Yorum
2
Zaman Teknoloji Zamanı
Hiç düşündünüz mü, çalışan insanların birçoğu ofise giderken cep telefonlarıyla meşgul olup ekrana bakıyor, sonra ofise gidip bilgisayarlarını açıp ekrana bakıyor. Kahvaltımızı bile ekran karşısında yapıyoruz çoğu zaman. Gün içinde ekrandan başımızı alıp belki bir yarım saatliğine öğle yemeği arası veriyoruz, onun dışında yine ya cep telefonumuzun ekranı karşısındayız ya da bilgisayarla karşı karşıyayız.
Ev hanımlarının veya emeklilerin de durumu bizimkinden pek farklı değil doğrusu. Onlar da evde bilgisayarın başında ekrana bakıp tuşlara basıyorlar. Artık günümüzde tabletlerin ve akıllı telefonların da yaygınlaşmasıyla bu parlak ekrana bakma sendromu hızla yayıldı, bir yaşında çocuklar bile parlak ekran karşısında büyülenmiş şekilde kalıyorlar.
Hepimiz son teknoloji telefonlarımızı elimizden düşüremiyoruz, düşürdüğümüz zamanlarda ya bilgisayara, ya televizyona, ya tablete bakıyoruz.
Hal böyle olunca çocuklarımız da doğuştan teknoloji düşkünü oluyor, hatta belki de bağımlı bile yapıyoruz.
Televizyondan, telefondan ve bilgisayardan ne kadar uzak durdurmaya çalışsak da olmuyor, olmuyor. Ya bizim elimizde gördükleri için, ya farklı olduğu ya da yasak arzu doğurduğu için çocuklar bu tarz şeylere daha düşkün oluyorlar.
Yonca'yı elimden geldiğince uzak tutmaya çalıştım televizyondan, önce kumandasıyla tanıştı, daha sonra nadir de olsa televizyon açıkken bizim kanal değişikliğini nasıl kumanda ettiğimizi öğrendi, şimdi rastgele tuşlarına basarak kumandayla televizyona hükmediyor. Televizyonun köşesindeki düğmenin sırrını keşfetti ve televizyonu açıp kapatmaktan zevk alıyor.
Babası teknolojiye benden daha düşkün olduğu için de onun telefonunu nasıl açıp kapadığını öğrendi. Zaman zaman evdeki telsiz telefonumuzdan son aranan numaraları veya rastgele tuşlara basarak yanlış numaralara arama gerçekleştiriyor.
Bunun bir kanıtını göstermek için de videosunu çektik. Aşağıdaki bağlantıdan izleyebilirsiniz:
13 aylık bebek Iphone açıyor
13 aylık bebek Iphone açıyor
Yorum
4
Yeni Bir Yıl Geliyor
Yeniler hep umut taşır insana.Yeni yıl da bizim için umut demek, daha iyiyi başarmak için daha çok çalışmak demek, hayatımızla ilgili kararlar almak üzere adım atmak demek
Yeni yıl bizi yaşama bağlamak için bir sebep daha demek
2013 yılının öncelikle sağlık getirmesini dilemek istiyorum. Sonrasında gelecek olanlar zaten sağlıkla birleşince anlamlı olacak. Mutluluk, başarı, huzur, birlikte olmak, dostluk, paylaşım, gezilecek yerlere ulaşmak, hedeflere ulaşmak, kariyer adımları ve daha nicesi var önümüzdeki yıl için dilek kesemde. Pandora'nın kutusunu olumlu anlamda açıp tüm dileklerimi ortaya dökmek ve gerçekleşsin diliyorum...
Mutlu seneler!
Yorum
0
Dr. Beckmann Renk Koruyucu Mendiller ile Gökkuşağının Renkleri Sizinle
Eşimin toplantısı, benim kokteylim, kızımın sporu.. Ve karşımda kirli sepeti. İki gömlek bir sweet. biri mavi biri kemik biri de pembe.. bir kaç havlu ve nevresim tek makinayı anca doldurur ama hepsi ayrı renk. Peki hepsi tek makinada yıkanır mı ? Elbette yıkanır! Yaygın alışveriş merkezlerinde bulabileceğiniz Almanyadan ithal Dr.Beckmann renk koruyucu mendiller ile renkleri karışmadan hemde. Dr. Beckmann renk koruyucu mendiller mikro gözenekleri ve ultra emiciliği sayesinde renklilerden ayrılan renk partiküllerini üzerinde toplar ve diğer çamaşırlara geçmesini engeller. Böylece çamaşırlarınız yıkanmadan önceki rengini korur.
Dr. Beckmann renk koruyucu mendiller ile gökkuşağının renkleri sizinle.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Devamını oku...
Dr. Beckmann renk koruyucu mendiller ile gökkuşağının renkleri sizinle.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Yorum
0
Ekonomiye Kadın Gücü
Ekonomiye Kadın Gücü projesi, dar gelirli kadınların ekonomik üretime katılımını teşvik etmek, sosyal ve ekonomik olarak güçlenmelerine katkıda bulunmak amacıyla, kadınların gelir getirici bir işe başlamasına veya işini büyütmesine destek olmayı hedefliyor.
Bu hedefin gerçekleşmesinde, küçük bir sermaye desteği ile dar gelirli kadınların ekonomik üretime başlamasına imkan tanıyan Mikrokredi Sistemi temel alınıyor. Mikrokredi, dünyada ilk olarak 1973 yılında Nobel Barış Ödülü sahibi Prof. Muhammed Yunus öncülüğünde yoksulluğun çok yoğun bir şekilde yaşandığı Bangladeş'te "Grameen Bank" altında faaliyetlere başladı. Prof. Muhammed Yunus, bu uygulamayı ilk olarak genç bir kadına bambu sepeti yapması için 6 $ kredi vererek başlattı.
Küçük sermayelerle değişen hayatlar
Türkiye'de 2003 yılında Prof. Muhammed Yunus'un girişimleriyle Grameen Trust ve Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) tarafından ortaklaşa başlatılan Türkiye Grameen Mikrofinans Programı pekçok dar gelirli kadının işe başlaması için cansuyu/başlangıç kredisi sağlayarak, teminat ve kefalet gerektirmeden finansman erişimi kısıtını ortadan kaldırarak onbinlerce kadının hayallerini gerçekleştirmesine destek oluyor.
Yoksullukla Mücadelede Yenilikçi Yöntem: Sosyal Finansman
Türkiye'de her 5 kadından biri yoksulluk sınırında olup kendi potansiyelini gerçekleştirmeyi, ailesine ve toplumsal üretime katkıda bulunmayı bekliyor. Türkiye Grameen Mikrofinans Programı'nın yaygınlaştırılması amacıyla, TİSVA ve Turkcell işbirliğinde hayata geçen Ekonomiye Kadın Gücü, Türkiye’de ilk defa sosyal borçlanma modelinin hayata geçirilerek kadınların gelir getirici işler yapması için küçük sermaye desteği sağlayan Mikrokredi Sistemi’ne yeni kaynak oluşturulmasını hedefliyor.
Sosyal inovasyon niteliği taşıyan bu yenilikçi model sayesinde sayesinde artık dileyen herkes dar gelirli kadınlara borç verebilecek, bağış yapabilecek, dar gelirli kadınların hayallerine kavuşmasına bireysel olarak destek verebilecek .Çünkü, Kadına Destek, Topluma Destektir.
Ekonomiye Kadın Gücü projesi ile kadınlarımız daha çok üreterek ekonomiye katılacak,
hayallerini büyütecek, ailelerine ve geleceğe yatırım yapacak, Türkiye kazanacak.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Devamını oku...
Bu hedefin gerçekleşmesinde, küçük bir sermaye desteği ile dar gelirli kadınların ekonomik üretime başlamasına imkan tanıyan Mikrokredi Sistemi temel alınıyor. Mikrokredi, dünyada ilk olarak 1973 yılında Nobel Barış Ödülü sahibi Prof. Muhammed Yunus öncülüğünde yoksulluğun çok yoğun bir şekilde yaşandığı Bangladeş'te "Grameen Bank" altında faaliyetlere başladı. Prof. Muhammed Yunus, bu uygulamayı ilk olarak genç bir kadına bambu sepeti yapması için 6 $ kredi vererek başlattı.
Küçük sermayelerle değişen hayatlar
Türkiye'de 2003 yılında Prof. Muhammed Yunus'un girişimleriyle Grameen Trust ve Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) tarafından ortaklaşa başlatılan Türkiye Grameen Mikrofinans Programı pekçok dar gelirli kadının işe başlaması için cansuyu/başlangıç kredisi sağlayarak, teminat ve kefalet gerektirmeden finansman erişimi kısıtını ortadan kaldırarak onbinlerce kadının hayallerini gerçekleştirmesine destek oluyor.
Yoksullukla Mücadelede Yenilikçi Yöntem: Sosyal Finansman
Türkiye'de her 5 kadından biri yoksulluk sınırında olup kendi potansiyelini gerçekleştirmeyi, ailesine ve toplumsal üretime katkıda bulunmayı bekliyor. Türkiye Grameen Mikrofinans Programı'nın yaygınlaştırılması amacıyla, TİSVA ve Turkcell işbirliğinde hayata geçen Ekonomiye Kadın Gücü, Türkiye’de ilk defa sosyal borçlanma modelinin hayata geçirilerek kadınların gelir getirici işler yapması için küçük sermaye desteği sağlayan Mikrokredi Sistemi’ne yeni kaynak oluşturulmasını hedefliyor.
Sosyal inovasyon niteliği taşıyan bu yenilikçi model sayesinde sayesinde artık dileyen herkes dar gelirli kadınlara borç verebilecek, bağış yapabilecek, dar gelirli kadınların hayallerine kavuşmasına bireysel olarak destek verebilecek .Çünkü, Kadına Destek, Topluma Destektir.
Ekonomiye Kadın Gücü projesi ile kadınlarımız daha çok üreterek ekonomiye katılacak,
hayallerini büyütecek, ailelerine ve geleceğe yatırım yapacak, Türkiye kazanacak.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Yorum
4
Yılbaşı Coşkusu
Her sene Aralık ayının gelmesiyle bir sorgu süreci başlar. Öncelikle geçirilen yılın nasıl olduğu değerlendirilir, bu sene istediklerimizi yapabildik mi, gitmek istediğimiz yerlere gittik mi, ya da listemizi tamamlayabildik mi diye sorular belirir kafamızda.
Yeni yıla girerken bir yandan bunları tartarken bir yandan da yeni yıl listemizi hazırlamaya koyuluruz. Bu sene listemizde mutlaka sağlıkla ilgili bir madde vardır öncelikle. Ya kilo vereceğiz, ya kilo alacağız ya da mutlaka artık bu sene düzenli spora başlayacağız. İkinci olmazsa olmaz maddemiz bir yatırım aracı olabilir. Eğer henüz alınmadıysa, ayağımızı yerden kesecek veya ne zamandır istediğimiz, hayalini kurduğumuz araba bizim olmalıdır yeni senede. Yatırım aracının bir diğeri, hatta daha önemlisi ise evdir. Ev almak, ev alındıysa ödemelerini tamamlamak hedef listesinde başlarda yer alır. Listenin diğer maddesinde ise mutlaka gezilecek, görülecek yerler vardır. Bu sene o çok istediğimiz tatili yapmak isteriz. Bir diğer madde okul veya işle ilgili olur. Kariyer planları, mezuniyet planları başı çeker. Böyle böyle derken liste uzayıp gider. Listemizde çok nadir olarak, kendi özeleştirimizi yaparak kendimizi beğenmediğimiz taraflardan uzaklaştıracak hedefleri buluruz. Bu sene bardağı daha çok dolu görmeyi hedefleyebiliriz mesela.
Neden daha çok gülmeyi, kahkaha atmayı listemize eklemiyoruz peki? Haydi bakalım, kağıt kalem veya telefon, bilgisayar çıksın ortaya ve listeler hazırlansın... Hayat planlamak için var, planlar da bozulmak için. Ama olsun yine de hayaller olmadan insan yaşayamaz....
Herkese şimdiden mutlu, sağlıklı, huzurlu ve başarılı bir yıl dilerim.
Yorum
1
Yastıkaltı Yatırıma Enteresan İletişim
Teknoloji aldı başını yürüdü. Neredeyse tüm alışkanlıklar değişirken yastıkaltı yatırım da tarih olma noktasında. Yastıkaltı yatırım konusunda yıllardır çalışan işin kahramanları yastıklar da sonunda halka seslenmeye karar verdiler.
Onların bakış açısından yastıkaltı birikimin zorluklarını, zahmetlerini dinledikçe stres yönetimindeki yeteneklerini takdir edecek, birikim güvencesiyle ilgili kaygılarına siz de hak vereceksiniz. Yastıkların bile `Yeter artık` dediği yastıkaltı yatırıma güvenli ve kazançlı bir alternatif olarak, neyse ki Garanti hep hizmetinizde.
Yastık altındaki altını ekonomiye kazandırmak amacıyla fiziki altınları mevduat olarak alan Garanti, 98 şubesiyle “Altın Salısı” hizmeti veriyor. Takı ve altınların değeri, altın eksperleri tarafından hesaplanıp Altın Hesabı’na yatırılıyor. Böylece altın birikimleri çalınma korkusu olmadan garantiye alınıyor.
NET Hesap ise farklı birikim hedefi olan müşterilere vade sonunda elde edilecek net kazancı ilk günden bildiriyor. Birbirinden farklı 4 hesap sayesinde müşteriler hem biriktirme alışkanlığı kazanıyor hem de vade sonundaki getirisini hesap açılışında garantiliyor.
Garanti'nin birikim ihtiyaçlarınız için en uygun çözüm önerileriyle ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz, yorumlar #yastıkaltıyatırım hashtag'inde.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Devamını oku...
Onların bakış açısından yastıkaltı birikimin zorluklarını, zahmetlerini dinledikçe stres yönetimindeki yeteneklerini takdir edecek, birikim güvencesiyle ilgili kaygılarına siz de hak vereceksiniz. Yastıkların bile `Yeter artık` dediği yastıkaltı yatırıma güvenli ve kazançlı bir alternatif olarak, neyse ki Garanti hep hizmetinizde.
Yastık altındaki altını ekonomiye kazandırmak amacıyla fiziki altınları mevduat olarak alan Garanti, 98 şubesiyle “Altın Salısı” hizmeti veriyor. Takı ve altınların değeri, altın eksperleri tarafından hesaplanıp Altın Hesabı’na yatırılıyor. Böylece altın birikimleri çalınma korkusu olmadan garantiye alınıyor.
NET Hesap ise farklı birikim hedefi olan müşterilere vade sonunda elde edilecek net kazancı ilk günden bildiriyor. Birbirinden farklı 4 hesap sayesinde müşteriler hem biriktirme alışkanlığı kazanıyor hem de vade sonundaki getirisini hesap açılışında garantiliyor.
Garanti'nin birikim ihtiyaçlarınız için en uygun çözüm önerileriyle ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz, yorumlar #yastıkaltıyatırım hashtag'inde.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Yorum
2
Çocuk da Yaparım, Kariyer de!
Nil Karaibrahimgil'in çok sevdiğim bir şarkısıdır. Önüne bariyer konulsa da bir kadının kafasına koyduktan sonra hem çocuk, hem de kariyer yapacağını anlatır şarkıda.
Gerçek hayatta bu biraz daha karmaşık tabii ki. Çalışan anne doğum hazırlığına girmeye başladığı anda ona karşı bakışlar anında değişir. Artık domestik olacağını düşünenler, işkolik görüntüsünden uzaklaşacağını hayal edenler çok üzülürler bu yeni durumuna.
Artık anne adayı sadece göbeğiyle ilgili tepkilere maruz kalacak ve bu iş doğuma kadar böyle devam edecektir. Doğum iznine çıkan anne adayı biraz kendiyle baş başa kalır ve sabırla bebeğin gelişini bekler. Gel gör ki, bu süre sanki geçmek bilmez ve bebeğine kavuşmayı bekleyen annenin gözleri karnına odaklanır, durur.
Vakti dolup bebek yola düşünce heyecan başlar, anne artık bundan sonra farklı bir algıyla hayata bakmaya başlar. Bebeğiyle tanıştığı ilk andan itibaren durum değişir.
Lohusalığın verdiği rehavetle annenin beynine oksijen ve bebekten başka bir şey gitmez.
Lohusalık geçip anne yavaş yavaş kendine gelince çalışma hayatına dair düşünceleri tekrar belirmeye başlar. Bir yanda bebekle geçen tarifi olmayan saatler, bir yandan yılların çalışma hayatının verdiği sorumluluklar, çalışma isteği, kendini yararlı hissetme, değer katma gibi doyumları olan hayatı vardır. İkisinden de vazgeçmek istemez, çünkü ikisinin tadı da ayrıdır. Günler geçer, aylar geçer ve anne artık ikinci hayatı, aslında bebekten önceki ilk hayatına döner.
Dönüşü muhteşem olmuştur, ama bunun böyle olduğunu sadece kendisi düşünür. Bunun haricinde diğer kişiler artık ona sadece anne gözüyle bakar, işe yeteri kadar odaklanamayacak olacağını düşünür ve iş dağılımını buna göre yapmak isterler. Oysa çalışan anne öncekinden daha güçlüdür ve artık daha farklı yetilere sahiptir. Bu yetiler ona daha fazla sorumluluk verilmesiyle daha rahat ortaya çıkabilir. İş hayatı ve ev hayatı dengesini kurmasına yardımcı olmak için ona anlayışla yaklaşmak gerekir.
Eğer sağır kurbağa olup zirveye çıkarken kimseyi dinlemez ve onu zirveye çıkıştan alıkoyabilecek seslere aldırış etmez ve onu yolundan çevirebilecek herkese de yanıtını verebilirse çocuk da kariyer de yapacak, kariyerine yeni bir bakışla yaklaşabilecek, anneliğin avantajlarını işe taşıyabilecek ve başarıyla yoluna devam edecek güce sahiptir.
Yorum
5
Çocukca Şarkılar
Hamileyken aldığım kitap dizilerinin içinden bir CD çıkmıştı. CD'yi yuvasına yerleştirip "Play" tuşuna basmadan şarkıların bu kadar güzel olabileceğini ve Yıldız İbrahimova'nın sesiyle harika bir uyum gerçekleştirmiş olabileceğini düşünmemiştim.
Yonca'nın doğumundan kısa bir süre sonra CD'yi saklandığı yerden buldum. Henüz günleri sayarken dinlemeye başladık bu albümü ve hala hiç sıkılmadan dinliyoruz. Hatta sık dinlediğimiz zamanlarda şarkıların neredeyse tamamını ezberlediğimden kendimi şarkılara eşlik ederken buluyorum.
Yıldız İbrahimova, sesinin 4 oktav olmasından ve doğaçlama yeteneğinden ötürü çok özel bir yere sahip caz sanatçısı. Çocuklar için bir albüm yaparak sesiyle herkese ulaşmış oluyor. Onun sesinden bildiğimiz şarkıları dinlemek beni çok mutlu ediyor.
Çocuklu ailelerin arşivinde bulunması gereken bir albüm, kesinlikle tavsiye ederim.
İşte çok şeker Ördek şarkısı:
Yorum
4
Açılın, Ben Anneyim!
Anne olduktan sonra hayata daha derin açıdan bakar oldum. Önceleri bu konu hakkında ne kadar da sığ düşünüyorum diye bazen kendi kendime söylendiğim oluyor.
Tabii insanın algısı da bir nebze değişiyor. Alışveriş yaparken eskisi gibi ayakkabı çanta dolu vitrinlerden çok bebek mağazaları, bebek giysileri beni çekiyor. Bulunduğum ortamda aileler dikkatimi çekiyor. Ağlayan bebeklerin sesi kulaklarımda çınlıyor.
Benim gibi birçok arkadaşımın da çocukları oldu ve konuştuğumuzda konularımız genelde çocuklar üzerine oluyor. Eskiden sanki hiç konumuz yokmuş gibi hissediyorum bazen. Ama konu konuyu açıyor ve herkesin konuyla ilgili söyleyecek bir lafı olduğundan konu başka bir konuya geçip dallanıp budaklanıyor. Hele ki yaşları yakın çocuklar söz konusuysa, birinin yaşadığını diğeri yaşamış oluyor, bir diğerinin özellikle o konuda farklı bir deneyimi oluyor. Yaşanmışlıklar, güzel hatıralar derken sürenin farkına varmıyorum.
Anneliğin zorluğundan, çalışma hayatıyla anneliği nasıl yürüttüğümüzden, yeme güçlüklerinden, uyku problemlerinden, bebek kazalarından, hafta sonu gezmelerinden, öğünlerin içeriğinden, annelik-babalık dengesinden, bebek gelişimlerinden, bebek davranışlarından, kısacası her konudan konuşabiliyoruz.
Aslında bu konuları tanımadığım kişilerle bile konuşabiliyorum. Sosyal ortamlarda rastladığım annelerle de kısaca bu konulardan biri hakkında sohbet ederken buluyorum kendimi.
Bazen de alakasız yerlerde bebeklerle ilgili konular konuşulurken rast geliyorum ve o anda söyleyecek bir sözüm olduğunu düşünüp "Açılın, ben anneyim!" deyip konuya müdahale etmek istiyorum.
Bir anne olarak bu konuda tek olmadığımı düşünüyorum, ne dersiniz?
Yorum
0
Çocuğum İçin Çocuğuma Özel
Her anne çocuğu için en iyisi olsun ister, onun için en iyisini düşünür. Çocuğunun mutlu ve sağlıklı olması için çabalayan anneler elbette alışverişte de en iyisini seçecektir. Tabii, babaları da unutmayalım...
Peki, ya anne-baba olmadan öncesi? Annelerin dilinden en iyi anlayan alışveriş kulübü unnado.com, ebeveyn olmaya doğru giden yolu bakın nasıl anlatmış!
Türkiye’de tüm anne, baba ve çocuklara özel hizmet veren alışveriş kulübü unnado.com; çocukların mutluluğunu en az anneleri kadar düşünüyor. Hep daha iyisi olsun diye, çocuklarınızın uykusundan sağlığına kadar tüm ihtiyaçlarını düşünen unnado.com’a Facebook’tan bağlanabilir, hızlı ve kolay bir şekilde üye olup gönlünüzce alışveriş yapabilirsiniz.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Devamını oku...
Peki, ya anne-baba olmadan öncesi? Annelerin dilinden en iyi anlayan alışveriş kulübü unnado.com, ebeveyn olmaya doğru giden yolu bakın nasıl anlatmış!
Türkiye’de tüm anne, baba ve çocuklara özel hizmet veren alışveriş kulübü unnado.com; çocukların mutluluğunu en az anneleri kadar düşünüyor. Hep daha iyisi olsun diye, çocuklarınızın uykusundan sağlığına kadar tüm ihtiyaçlarını düşünen unnado.com’a Facebook’tan bağlanabilir, hızlı ve kolay bir şekilde üye olup gönlünüzce alışveriş yapabilirsiniz.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Yorum
0
2012'nin En Güzel Gülen Bebeğini Arıyoruz...
O muhteşem gülüşü ile sizin bebeğinizin “2012’nin en güzel gülen bebeği” olmasını ister misiniz?
Bebeğinizin en güzel gülen fotoğrafını ya da videosunu bizimle paylaşın, hem bebeğinize ömür boyu hatırlayacağı bir anı hediye edin hem de onun bol bol gülen fotoğraflarını çekeceğiniz iPad 2, fotoğraf makinesi ve sürpriz hediyeler kazanma şansını yakalayın.
Unutmayın, yarışmaya ne kadar çok video ya da resim ile katılırsanız kazanma şansınız o kadar artacaktır.
Kazanmak için hemen tıklayın!
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Yorum
1
Bumerang Jürisi Neden Yonca'yı Seçmeli
Bildiğiniz üzere, Yonca'nın blogu Bumerang 2012 ödüllerinde "En Tarz Blog" kategorisinde ilk ona girmeyi başardı. Şimdi sıra ilk üçe kalıp finalist olmak ve ödül töreninde ödülü kucaklayıp gelmekte.
Bizim jürimizde de diğer Bumerang jürilerinde olduğu gibi birbirinden değerli insanlar var. İşte onların isimleri ve neden Yonca'nın blogunu seçeceklerine dair fikirlerim:
O da bir anne ve yazıyor. Tabii ki benim yazdıklarım onunkilerle boy ölçüşemez ama yazmanın gücüne o da benim gibi çok inanıyor. Kimse okumazsa ben okurum demişti, ben de blog yazma fikrine onun kitabından yola çıkarak ulaştım.
İlk ödülünü 20 yaşında almış, belki de Yonca'nın 1 yaşında ödül alması için bize yardım eder.
Gürhan Demirel:
İlk olarak aynı soyadı paylaştığımız değerli bir insan. Yıllardır başarılı bir şekilde interaktif tasarım ajanslarında başarılı işler yapıyor. Hatta onun yolu benden biraz farklı bir şekilde Yıldız Teknik Üniversitesi'nden geçmiş. Kaportafilm'in kaportasının sağlam olmasını sağlayan kişi. Yonca'nın blogu da onun kariyeri gibi sağlam adımlarla ilerleyecek
Demir Çilingir:
Adını zar zor söyleyebildiğim Alafortanfoni adlı ajansın yöneticisi, değerli bir kişilik. Gürhan Demirel'le yolları bir tek bu jüride kesişmemiş. Eğitime ve gelişime önem veriyor, pazarlama konusunda uzmanlığı var. Bizim de blogumuzu pazarlamamızda bize yardımcı olabileceğine inanıyorum.
İskender Paydaş:
Değerli bir müzisyen ve müziğin gücünü kanıtlayarak kariyerine devam ediyor. Doğmadan önce de müzikle tanışan Yonca'nın hayatında hep müzik olacak ve İskender Paydaş'ın da bunda payı olacak.
Ertuğrul Özkök:
O da bir baba ve yazı konusunda usta. Aile hayatına önem veriyor, bir bebeğin büyüme hikayesine değil onun insanlara aktarabileceklerine odaklanacak.
Mirkelam:
Fergan Mirkelam bir diğer değerli müzisyen. Yazdığı şarkıları yıllardır kafamızda kazılı ve hala mırıldanabiliyoruz. Bizim de blogda amacımız yıllar boyu süregelen başarı ve özgün konuların akıllarda kalması.
Efendim naçizane görüşlerim bu şekilde. Bundan sonra değerlendirme aşamasında bu değerli altı kişiden kararlarını vermelerini bekleyeceğiz ve belki de olumlu karar gelirse Yonca'yı kapıp ödül törenine gideceğiz.
Şansımız bol olsun!
İlk ödülünü 20 yaşında almış, belki de Yonca'nın 1 yaşında ödül alması için bize yardım eder.
Gürhan Demirel:
İlk olarak aynı soyadı paylaştığımız değerli bir insan. Yıllardır başarılı bir şekilde interaktif tasarım ajanslarında başarılı işler yapıyor. Hatta onun yolu benden biraz farklı bir şekilde Yıldız Teknik Üniversitesi'nden geçmiş. Kaportafilm'in kaportasının sağlam olmasını sağlayan kişi. Yonca'nın blogu da onun kariyeri gibi sağlam adımlarla ilerleyecek
Demir Çilingir:
Adını zar zor söyleyebildiğim Alafortanfoni adlı ajansın yöneticisi, değerli bir kişilik. Gürhan Demirel'le yolları bir tek bu jüride kesişmemiş. Eğitime ve gelişime önem veriyor, pazarlama konusunda uzmanlığı var. Bizim de blogumuzu pazarlamamızda bize yardımcı olabileceğine inanıyorum.
İskender Paydaş:
Değerli bir müzisyen ve müziğin gücünü kanıtlayarak kariyerine devam ediyor. Doğmadan önce de müzikle tanışan Yonca'nın hayatında hep müzik olacak ve İskender Paydaş'ın da bunda payı olacak.
Ertuğrul Özkök:
O da bir baba ve yazı konusunda usta. Aile hayatına önem veriyor, bir bebeğin büyüme hikayesine değil onun insanlara aktarabileceklerine odaklanacak.
Mirkelam:
Fergan Mirkelam bir diğer değerli müzisyen. Yazdığı şarkıları yıllardır kafamızda kazılı ve hala mırıldanabiliyoruz. Bizim de blogda amacımız yıllar boyu süregelen başarı ve özgün konuların akıllarda kalması.
Efendim naçizane görüşlerim bu şekilde. Bundan sonra değerlendirme aşamasında bu değerli altı kişiden kararlarını vermelerini bekleyeceğiz ve belki de olumlu karar gelirse Yonca'yı kapıp ödül törenine gideceğiz.
Şansımız bol olsun!
Yorum
2
Masallarla Büyüyoruz
Hiç düşündünüz mü, masallar hayatımızda olmasaydı çocuklara ne anlatırdık...
Geçtiğimiz gün masal anlatan bir oyuncağın şiddet içeren hikayelerini dinleyince tüylerim ürperdi ve bu konu aklıma geldi.
Hep bir kötünün iyiye karşı inanılmaz savaşı, hep bir intikamla yanıp tutuşan bir büyücü, cadı veya bir kraliçe var masallarda.
Ya kırmızı başlıklı kız dürüst olduğu için kurdun gazabına uğruyor, ya da uyuyan güzeldeki gibi davetsiz bir misafir kötü dileklerde bulunuyor.
Biz bunlarla büyüdük, çok da vahşi yaratıklar olmadık aslında diye düşündüğünüzü hisseder gibiyim. Fakat kazın ayağı öyle değil bana kalırsa. Zaten televizyonda, haberlerde, internette ve sosyal medyada gündemi takip ettiğimizde şiddet mağduru birçok olayla karşılaşıyoruz. Bir de bunların üstüne masallarda bunlardan bahsedersek çocuklarımızı boşu boşuna bu bilgilerle donatmış oluyoruz.
Fakat bu iş hiç de kolay değil. Ben evde anlatırken konuları farklılaştırsam da yarın öbür gün arkadaşlarıyla etkileşim halindeyken, yuvada video izlerken veya sinemada karşılaşacak diye endişeleniyorum. Tabii ki vahşet de hayatın bir parçası ve bunu da bilmeliyiz, ama çocuklarımızı sevgi dolu yetiştirmek varken durup dururken üvey anneden nefret eden, güzel olduğu için başına binbir türlü bela geleceğini düşünen, cadılardan korkan çocuklarımız olsun istemiyorum.
Masallarda biraz daha arkadaşlık, dostluk, paylaşım, biraz daha aile sevgisi gibi konular ön plana çıksa sizce de fena olmaz mıydı?
Ya kırmızı başlıklı kız dürüst olduğu için kurdun gazabına uğruyor, ya da uyuyan güzeldeki gibi davetsiz bir misafir kötü dileklerde bulunuyor.
Biz bunlarla büyüdük, çok da vahşi yaratıklar olmadık aslında diye düşündüğünüzü hisseder gibiyim. Fakat kazın ayağı öyle değil bana kalırsa. Zaten televizyonda, haberlerde, internette ve sosyal medyada gündemi takip ettiğimizde şiddet mağduru birçok olayla karşılaşıyoruz. Bir de bunların üstüne masallarda bunlardan bahsedersek çocuklarımızı boşu boşuna bu bilgilerle donatmış oluyoruz.
Masallarda biraz daha arkadaşlık, dostluk, paylaşım, biraz daha aile sevgisi gibi konular ön plana çıksa sizce de fena olmaz mıydı?
Yorum
7
Misafir Yazarlık
Misafir Yazarlık: Başka bir bloga misafir yazar olarak yazı yazma işlemidir.
- Misafir yazarlık ile diğer sitelerden gelen yazarlar sitenin güncel kalmasını sağlarlar.
- Yeni okuyucular ve takipçiler kazanırsınız.
- Misafir yazarlığın diğer faydalarından bahsedecek olursak, sitenize misafir olarak gelen yazar kendi sitesinin linkini yazının içerisinde belirterek sitesinin ziyaretçi sayısını arttırır. Böylece backlink kazanmış olur.
Misafir Yazınızı Nasıl Gönderebilirsiniz?
- Yazılarınızı word formatında demirelyonca@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
- Yazılarınızda en az 1 adet görsel bulunmalıdır. Mailiniz geldikten kısa süre sonra yazınız Yonca'nın blogunda yayınlanacaktır.
- Yazınız özgün ve daha önce başka bir yerde yayınlanmamış olmalıdır.
- Yazılarınızı Yonca'nın blogunun genel konuları çerçevesinde yazabilirsiniz. Eğer başka konularda yazılarınızı paylaşmak isterseniz Olikia diyor ki... blogunda yayınlanacaktır.
- Bugüne kadar Yonca'nın blogunda yayınlanan misafir yazıları görmek için Misafir Yazılar kategorisine bakabilirsiniz.
Misafir Yazınızı Nasıl Gönderebilirsiniz?
- Yazılarınızı word formatında demirelyonca@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
- Yazılarınızda en az 1 adet görsel bulunmalıdır. Mailiniz geldikten kısa süre sonra yazınız Yonca'nın blogunda yayınlanacaktır.
- Yazınız özgün ve daha önce başka bir yerde yayınlanmamış olmalıdır.
- Yazılarınızı Yonca'nın blogunun genel konuları çerçevesinde yazabilirsiniz. Eğer başka konularda yazılarınızı paylaşmak isterseniz Olikia diyor ki... blogunda yayınlanacaktır.
- Bugüne kadar Yonca'nın blogunda yayınlanan misafir yazıları görmek için Misafir Yazılar kategorisine bakabilirsiniz.
Yorum
2
Hafta Sonu Ne Yapmalı?
Çalışan annenin kaçınılmaz yaşayacağı bir duygudur vicdan azabı. Hafta içi
ofiste geçen saatlerin sonunda akşam ve hafta sonunu mümkün olduğunca çocuğuyla
geçirmek, onunla ilgilenmek ve doya doya onu koklamak ister.
Devamını oku...
Bende de iş yaşamına tam gaz alışmama rağmen benzer kaygılar süregeliyor.
Haftanın büyük bir bölümünü ofiste geçirdiğimden geri kalan zamanlarda mümkün
olduğunca kızımla ilgilenmeye çalışıyor, onun ihtiyaçlarını gidermeye
odaklanıyorum. Tabii bir de benim bir insan olduğum ve kendime zaman ayırmam
gerektiğinin de bilincindeyim. Bunları uygulamaya koyabilmek için henüz yeteri
kadar zaman ayıramıyorum, ama kızımın biraz daha büyümesi gerekiyor diye
düşünüyorum.
Hal böyle olunca hafta sonları bizim için hafta içlerinden daha yoğun ve
hareketli geçiyor. Hafta sonunda en azından bir gün bile olsa ailecek dışarıda
geçirmeyi yeğliyorum. Bu hem benim, hem eşimin, hem de kızımın sağlığı için
gerekli. Bir arada olmayla paylaşım arttığı için bu birliktelik hepimizin
yararına oluyor.
Kış gelmesiyle beraber hareketlerimiz biraz da olsa kısıtlanıyor. Kat kat
giyilen giysiler, yağmur olup olmayacağına dair kaygılar, rüzgar varsa
şiddetini düşünmeler… Yazın bu kaygılar nispeten kolay. Üzerimizdeki giysilerle
hemencecik hazırlanıp dışarı çıkabiliyoruz.
Çocuklu annelerin vazgeçilmezidir, yedekleri içeren bir çanta taşımak.
Bebek küçük olunca bu çanta daha büyük olur. Bebek büyüdükçe çantanın boyutları
küçülür, yedek sayıları azalır.
Hafta sonu mutlaka bu çanta yanımızdan eksik olmaz, kıyafetler, mama, su,
bez vs. alınarak çantaya yerleştirilir. Geriye annenin birkaç parça eşyası da
eklenerek çanta hınca hınç doldurulur. Sonrasında mont, palto ne varsa havaya
uygun olarak giyilir ve bebeğin üşümesi ihtimaline karşın bir battaniye alınır.
Dışarı çıkmak ayrı bir seremonidir, tıpkı Geyşa’ların çay içme
ritüellerindeki gibi bu iş aceleye gelirse mutlaka bir şey unutulur ve Murphy
kanunu gereği unutulan şey lazım olur.
Hafta sonu en ideal gezi hava almaya yönelik olandır. Otoparktan doğruca
alış veriş merkezine geçiş, suni hava solunumu ve gerisin geri eve dönüş
istenmeyen bir gezidir. Bazen mecbur kalsak da mümkün olduğunca hava almalı
küçük geziler yapmaktayız.
Bebek arabası kullanılıyorsa toplu taşıma araçlarını kullanmak işkenceden
ibaret olacağı için mutlaka özel arabayla gidilecek yerlere gidilir ve büyük
şehirde yaşamanın sonucu olarak trafik ve otopark problemi ortaya çıkar. Otopark
problemi hallolduktan sonra bebek arabasına bebek oturtulur ve hava alma işlemi
başlar. Bebek büyüdükçe arabada kalış süresi kısalır ve gelin görün ki o
kocaman bebek arabaları boş olarak anne babalar tarafından ittirilir ve
bebekler ya kucakta taşınır ya da ellerinden tutularak yürütülür.
Uyku veya yemek saati geldiğinde huysuzluklar gelişeceği için bu saatlerde
oturacak, sıcak bir yerlerde olmak avantajlı olacaktır. Zira bebekler açlığa ve
uykusuzluğa karşı direnç gösteremediklerinden anne babaya bu saatler zehir
olabilir. Bebeğin uyumasıyla derin bir nefes alınır ve belki iki çift sözle
sohbet edilir.
Hafta sonu ideal gezmesi bebek olunca çok uzun süremez. En azından öğleden
sonra başlayıp akşam yatma saatine yakın bitmelidir. Aksi takdirde dışarıda
geçirilen saat kadar huzursuzluk gelişebilir. Bebeğin düzenini birkaç gün
bozmak bir şey yapmaz fakat uzun süre bu şekilde olursa uyku ve yemek düzeni
değişeceği için problemler baş gösterebilir. Bu da anneye yol, su, elektrik
olarak döneceğinden cesaret edilip geceler boyu sokakta kalınamaz.
Çalışan annenin temposu hafta sonu da hiç azalmadan devam eder, ee ne demişler,
işleyen demir ışıldar.
Yorum
10
Yonca Bumerang Ödülleri'ni Kucaklamaya Hazırlanıyor
17 Ekim'de katılım süreciyle başlayan Bumerang maratonu tüm hızıyla devam ediyor. 15 Kasım'a kadar bloglar ücretsiz cep telefonu sms yöntemiyle oy topladılar ve her kategoride ilk 10 aday belirlendi.
Bildiğiniz üzere Yonca'nın blogu da "En Tarz Blog" adayı olarak yerini almıştı. Bugün çok güzel bir haber alarak ilk 10'un içinde olduğumuzu öğrendik. Heyecanımız kesilmedi, bugünden itibaren daha zorlu bir yol bizi bekliyor ama sizlerin destek, beğeni ve yardımlarıyla bu sonucu elde ettik ve kazanacağımıza dair inancımız sonsuz.
Bu aşamadan sonra jüri değerlendirmesi ile 3 blog yola devam edip finalist olacak ve 29 Kasım'da ödül töreninde yerini alacak.
Amacımız o gün Yonca'yla ödül törenine katılmak ve ödülümüzü kucaklamak. Bu insanlık için küçük bir adım olabilir ama Yonca için çok büyük bir adım olacak...
Kazanabilmek dileğiyle...
Destekleyen herkese tekrar tekrar minnetlerimizi sunarız!
Haberin detayını okumak isteyenleri Bumhaber'e bekleriz...
Yorum
0
Bumerang Ödülleri 2012- İlk 10'lar Belli Oldu!
Bumerang ödüllerinde oylama süreci dün sona erdi. Desteklerinizle Yonca'nın blogu şu an "En Tarz Blog" Kategorisinde ilk 10 blog içinde yer alıyor :)
23 Kasım Cuma günü jüri oylamasıyla Finale kalıp kalmayacağı belli olacak.
Kızımızın bloguna desteğini esirgemeyen herkese çok teşekkürler.
Bumerang Ödülleri 2012 - Kategorilere göre ilk on listesi aşağıdaki link'te!
Bumerang Ödülleri 2012 - İlk On Listesi
Yorum
2
Dünyanın En Güzel Hediyesi'nin Yeni Rap Yıldızı
Pegasus, kız çocuklarımıza çok güzel bir jest yaparak ve pozitif ayırımcılık göstererek uçaklarına onların isimlerini veriyor. Geçtiğimiz sene birçok kızımızın ismi uçakları süsledi. Bu sene Yonca da onlardan biri olmaya aday ve hatta o bir rap şarkısında bunu dile getiriyor.
Şarkısını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:
Herkese sağlıklı uçuşlar :)
Yorum
0
Dünya Çocuk Kitapları Haftası Kutlu Olsun
Bu yıl beşincisi gerçekleşen Dünya Çocuk Kitapları Haftası 3-25 Kasım tarihleri arasında kutlanıyor. Hafta kavramından biraz öte, ama işte bir hafta yetmez diye... Haydi siz de gelin bu hafta hem kendiniz hem de çocuğunuz / çocuklarınız için birer kitap seçin ve okuyup bitirmeyi hedefleyin. Bitirmeseniz bile bu sürenin sonunda verilen hedefi gerçekleştirmiş olmak, çocuğunuzun kitap alışkanlığına katkıda bulunmuş olmaktan dolayı mutlu olacaksınız.
Herkese şimdiden iyi okumalar dilerim...
Yorum
0
Külkedisi'nden Sindirella'ya
Anne olmak zor. Çalışan kadın olmak da zor. Hem anne hem de çalışan kadın olmaksa bir meydan okuma.
Doğum öncesi kozmetikler ve bilimum oje türevi süslenme gereçlerinden gayet uzakta kalmıştım. Sanki bir şekilde kozmetikle arama koca bir göbek girmişti.
Bu kötü ilişki doğum sonrasında da bir süre devam etti. Ta ki külkedisi Sindirella'ya dönüşmek zorunda olana kadar.
Külkedisi bendeniz doğum iznimin kış mevsimine gelmesi dolayısıyla çok fazla dışarıda kalamamış, ev ortamında bulunmaktan kendimi alamamıştım. Sindirella mevsimi gelip de çalışma günüm gelip çattığında kozadan çıkması gereken kelebek gibi ürkektim. Ne yapacağımı, nasıl giyineceğimi bilemiyor gibiydim. Bir de buna hala üzerime olamayan kıyafetlerim eklenince kendimi çıkmazda bulmamak için dua ediyordum.
Ama beklenen gün çattı, sabah erkenden kalkıp işe gitme zamanı geldi. Gerçi benim erken kalkma ile ilgili bir problemim olamazdı, zira çalar saatim beni geceleri ve sabahları erkenden uyandırmaya kuruluydu. Çalar saat kızım sayesinde alarm ötmeden kalkıp hazırlanmış oluyordum.
İlk işi günü sonrasında makyaj konusunda biraz da olsa kendimi geliştirdim. Giyim konusu da zamanla çözüldü.
Yıllardır çalışma temposuna alışmış bir kişi için çok zor bir şey evde kalmak. Çalışmak insanı zinde kılıyor beyin ve fiziki olarak. Bir çeşit motivasyon bu aslında. Sosyalleşmek, yeni şeyler öğrenmek, yaşadığını farklı olarak anlayabilmek adına çok gerekli.
İşte tüm bunlar kafamda işe başladım ve bir baktım ardım koca bir 7 ay bırakmışım. Geride kalan biricik bebeğim ise günden güne büyümekte. Tabii ki birçok şeyini kaçırıyorum veya ilk şahit olamıyorum fakat Sindirella olmak da gerçekten çok güzel.
Yorum
0
Susam Sokağı Çocukları
Ben ilkokulun ilk yıllarında TRT1'de okul sonrası Susam Sokağı'nı izleyerek büyüdüm. Hala hatırladığım jeneriği şöyleydi: "Gez dünyayı, açılır her kapı, işte Susam Sokağı". Koşarak el ele tutuşan çocuklar vardı jenerikte.
Başlar başlamaz ilk Kırpık karşılardı bizi. Kırpık sokağın köşesinde bir fıçının içinde yaşardı. Marangoz Tahsin amcayla diyalogları olurdu bol bol. Tahsin amca Kırpık'a her seferinde bir hayat dersi verirdi.
En çok sevdiğim karakterlerden biriydi Minik Kuş. İsminin aksine kocaman, çoğu yerde eğilmek zorunda kalan sevimli bir kuştu. Ne yaptığını çok belirgin hatırlamasam da çok saf olduğunu hatırlıyorum.
Kurabiye canavarı vardı bir de. iştahlı iştahlı kemirirdi kurabiyeleri. Edi'yle Büdü'yü de unutmadım. Kurnaz Edi'yle sinirli Büdü aynı evde yaşarlardı ve mutlaka her konuda uyuşmazlık yaşarlardı. Duruma uygun bir de şarkı söylerlerdi.
Susam Sokağı'nın her bölümünde mutlaka ya sayılar, ya renkler, ya da çocuklara öğretilecek temel kavramlara ait şarkı bulunurdu.
Severek, hiç sıkılmadan izlerdim Susam Sokağı'nı. O bir efsaneydi, hiç kavga dövüş içermeyen, şiddete yönelik öğesi bulunmayan bir çocuk programıydı. Şu günlerde çok da ihtiyacımız olan bir şey aslında....
10 Kasım Susam Sokağı'nın doğum günü. Bugün tam 43 yaşında favori sokağım. Umarım Yonca da biraz büyüyünce Susam Sokağı sakinlerinden biri olur ve onunla büyüme şansına erişir.
posted under
Çocuk programı,
Edi Büdü,
Kırpık,
Minik Kuş,
Susam Sokağı,
Televizyon,
Yonca,
Yonca Demirel
|
0 Comments
Yorum
6
Turkuazoo - Yonca'nın ilk Akvaryum Gezisi
Geçtiğimiz hafta sonu Türkiye'nin ilk dev akvaryumu olan Turkuazoo'yu ziyarete gittik. Açıldığı günden beri niyetlenmemize karşın bir türlü ziyaret etme fırsatımız olmamıştı. Nihayetinde Forum İstanbul alışveriş merkezine vardık ve akvaryuma girmek üzere kapıdan giriş yaptık. Dikkatimi çeken ilk şey ziyaretçilerin arasında bolca yabancı turist bulunmasıydı.
Biletlerimizi aldıktan sonra ilk yönlendirme sonrası kendimizi fotoğraf alanında bulduk. Oyuncak köpekbalığına doğru bakıp şaşırmamız gerekiyordu. Yonca ile bu biraz zordu açıkçası. Çok başarılı olduğumuzu söyleyemem.
Girişten itibaren dünyanın belli bölgelerindeki göller, okyanuslar, denizler belirtilerek içlerindeki balıklar listelenmiş ve akvaryumlarda izlenebiliyor. Hepsi birbirinden ilgi çekici, hepsi birbirinden güzeldi.
Tabii ki en çok ilgi çekenler pirenhalar ve vatoz balıklarıydı. Vatoz balıklarının bulunduğu havuzdan geçerken akvaryum görevlilerinden birinin balıkları elleriyle beslediğini gördük.
Köpekbalığı tüneli Avrupa'nın en uzun su altı tüneli. Tam 80 metre ve yolun sol tarafında yürüyen bir platform da bulunuyor. Böylece yavaş yavaş balıkları izleyerek tünelde ilerleyebiliyorsunuz. Tünelin çıkışında ise sizi kocaman bir köpekbalığı dişi karşılıyor.
Köpekbalıkları akvaryumun bir diğer ilgi çeken noktası. Hem tünelde, hem de daha sonrasında yavru halleriyle karşımıza çıkıyorlar.Köpekbalıklarıyla yüzme seçeneği de ziyaretçilere sunuluyor, cesaret isteyen bir durum tabii ki. Akvaryum gezimiz için kaçırılmaması gereken, harika bir deneyim diyebilirim.
Size de tavsiye ederim.
Ziyeret etmek isteyenler için aşağıda websitesinin adresini veriyorum.
Yorum
4
Altın Değerinde Yarışma - Fresh'n Soft'tan Bebeklere Özel
Fresh'n Soft Pişik Önleyici Islak Bebek Havlusunu aldığınızda çok hoş bir kampanyayla karşılaşıyorsunuz. Yapmanız gereken ise çok basit. Bebeğiniz ve Fresh'n Soft Pişik Önleyici Islak Bebek Havlusu'nu aynı fotoğrafta bulundurun ve çeyrek altın kazanma şansı yakalayın.
Aşağıdaki linkten Facebook Sayfası'nı beğenerek ilk adımı atabilirsiniz.
Ben yaptım, şimdi sıra sizde...
Yorum
0
Tohumlarımızın Nesli Tehlike Altında!
Atadan kalma tohumlarımız;
* Lezzetli ve sağlıklı gıdaların temini için birer genetik hazinedir
* Binlerce yıldır değişen koşullara uyum sağlayarak günümüze ulaşmayı başarmış numunelerdir
* Tarımsal biyoçeşitliliğin önemli bir parçası ve yaşamın sürdürülebilirliğinin olmazsa olmazıdır
* Dışarıya bağımlı kalmaksızın ülkemizin gıda güvenliğinin teminatıdır
Ancak bugün Anadolu’ya özgü yerel tohum çeşitliliğimiz yok oluyor. Tek seferlik, ticari tohumların egemenliği nedeniyle gıdamızın ve geleceğimizin güvencesi yerli tohumların nesli tehlike altında! Yeryüzünde zengin çeşitlilikteki yaşamı sürdürebilmek, atalık tohumlarımızı gelecek kuşaklara aktarmamıza bağlı.
TOHUM TAKAS AĞI, yüzyılların bilgisini taşıyan yerli tohumlarımızın korunup yaygınlaşmasını amaçlıyor.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin, Adım Adım Oluşumu desteğiyle yürüttüğü TOHUM TAKAS AĞI KAMPANYASI’na destek olarak,
* Anadolu’nun dört bir yanındaki ekolojik çiftliklerde yerli tohumların çoğaltılarak paylaşılmasını sağlayacak;
* Bu toprakların yüzlerce yıllık bereketinin, lezzetinin, besin zenginliğinin ve kültürünün gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için sağlam patikalar oluşturacaksınız.
Verdiğiniz desteğin her kuruşu binlerce yeni tohuma dönüşecek...
Kredi kartı ile bağış yapmak istiyorsanız: https://www.bugday.org/portal/BagisAdimAdim.php
EFT/havale yoluyla bağış yapmak istiyorsanız:
Alıcı Adı: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
Garanti Bankası Karaköy Şubesi - Şube No: 400
Hesap No: 6295240
IBAN No: TR67 0006 2000 4000 0006 2952 40
www.bugday.org - www.yasasintohumlar.org
facebook.com/BugdayDernegi
twitter.com/BugdayDernegi
Twitter paylaşımlarınız için hashtag: #YasasinTohumlar
Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.
Yorum
2
Blogum Dergisi'ne Konuk Olduk!
Online okunabilen ilk ve tek blog dergisi olan ve her renge hitap eden Blogum Dergisi'nin Kasım 2012 sayısında biz de varız. Biz derken Yonca ve benden bahsediyorum tabii ki :)
Rahat okunabilen, içerik olarak zengin ve geniş çerçeveli olan bu dergiyi ve yazılarımızı okumak isterseniz aşağıdaki linklere bir tıklamanızı tavsiye ederiz.
posted under
Blogum Dergisi,
Blogum Dergisi Kasım 2012,
Olikia Diyor Ki,
Online Blog Dergisi,
Yonca Büyüyor
|
2 Comments
Yorum
0
Working Mother-Tr'de Blog Yazıyorum
Çalışan annenin yaşam rehberi olan Working Mother Amerika
ve Avrupa'dan sonra Türkiye'de de yayına başladı.
Bundan böyle yazacağım yazılar ile Working Mother TR
okurlarıyla da buluşacağım.
Aşağıdaki linkten Working Mother TR'de yayınlanmış
yazımı okuyabilirsiniz.
|
Yorum
2
Bumerang Ödülleri 2012 Başlıyor!
20 bine ulaşan üye sayısıyla Türkiye’nin en kapsamlı, özgün ve kaliteli içeriklerini buluşturan Bumerang üyelerini ödüllendiriyor.
Yarışmacılar En Tarz Blog, En Çalışkan Blog, En Sosyal Blog, En Bilge Forum, En iyi Yerel Site ve En Uyumlu Site kategorilerinde yarışacak.
29 Kasım Perşembe günü yapılacak ödül töreninde en çok oy toplayan 10 site jürinin belirleyeceği 3′er finalist ile ödüllerini kazanacaklar.
Yarışmada ödül olarak kategori finalistleri birer Yeni iPad, sponsor süpriz ödülleri ve geniş kapsamlı basın duyuruları bekliyor.
Yonca'nın blogu "En Tarz Blog" kategorisinde Bumerang Ödüllerine başvurdu.
Tüm ziyaretçilerimizden desteklerini bekliyoruz.
Oy Vermek İçin Yapmanız Gerekenler:
1) Aşağıda ki OY VER
butonuna basın…
2) Açılan sayfada Cep
telefonunuz yazan alana cep
telefon numaranızı yazıp telefonunuza gelen doğrulama kodunu Doğrulama
Kodu alanına girin
3) Son olarak OY VER
butonuna basın.
Not: Doğrulama kodu talebi tamamen
ÜCRETSİZDİR.
Yorum
2
İki Bayram Bir Arada
Geç bir bayram yazısı oldu ama henüz bayram bitmeden yazmak istedim. Herkesin Kurban Bayramı'nı kutluyorum. Bir yandan da Cumhuriyetimizin 89. yaşını kutluyoruz. İki bayram bir arada bizim için hem çifte coşku, bir yandan da ekstra tatil demek.
Yonca henüz el öpme durumlarından anlamıyor ama o da biraz büyüsün bayramlarda el öpme seremonisi öğrenecek.
Yorum
0
Bu Dünürler Size De Tanıdık Gelecek!
Evli olan herkes, kendi annesiyle eşinin annesinin arasındaki çekişmeyi çok iyi bilir! Alttan alttan laf sokmalar, birbirleriyle rekabet etmeler, gözlerini devirerek imalı bakışlar... Vanish yeni kampanyası için çektiği videoda, dünürlerin bu tip komik atışmalarını çok iyi anlatmış! Yukarıdaki videoda birbirini çekemeyen bu iki dünürü siz de izleyebilirsiniz.
En çok sevdiğim şeylerden biri de, dünürlerin söylediklerinin yanı sıra aklından geçenleri de duyabilmemiz... Birbirleri hakkındaki gerçek düşünceleri, videoya büyük ölçüde mizah katmış. Oyuncuların mimikleri de bir o kadar iyi! Parodi tadındaki bu video çok konuşulacağa benziyor.
Üstelik Vanish’in Facebook hayran sayfasında, bu video ile bağlantılı bir aplikasyon da yer alıyor. http://bit.ly/omurbiterdunurgitmez adresine giderek ileride nasıl bir dünür olacağınızı öğrenebilir, pespembe bir çamaşır makinesi kazanma şansı yakalayabilirsiniz!
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Yorum
2
Alexa
30 Mayıs - 23 Ekim tarihleri arasındaki Alexa sıralamamız
147 Günde 25.535.509 geriledi.
Blogumuzu takip eden herkese teşekkürler.
posted under
Alexa
|
2 Comments
Yorum
8
Yonca'nın Aramıza Katılışının Birinci Yıldönümü
Tam bir sene önceydi. Hastaneye gittiğimizde normal doğum olacağına dair hayallerim vardı. Fakat 1 günlük bekleyiş ve kızımın keyfinin yerinde olması sonucunda 18 Ekim 2011 tarihinde sabah 8.30'a odama gelen doktorum artık beklemenin bir faydasının olmayacağını, Yonca'nın normal doğması ihtimalinin çok çok düşük olduğunu belirtti. 41 haftalık hamilelik süresini dolduran bendenizin bebeğimi daha çok taşımam onun için risk taşıyordu artık. Kararı bana bırakan doktoruma cevabım, "Tamam. Sezaryene alın beni." oldu. Bundan sonraki süreç gayet hızlı bir şekilde gerçekleşti. Ameliyathane arandı, müsaitlik durumu belirlendi. Ameliyathaneye giderken hemşireler ve hasta bakıcılar beni doğuma hazır hale getirdiler. Epidural sezaryen doğum yapmanın avantajı olarak kızımın yaşama merhaba çığlıklarına şahit olabildim. Bu da bir anne için çok özel ve unutulmaz bir an olsa gerek. Gözlerim hala dolu dolu oluyor o dakikaları düşündükçe. Ciyak ciyak bağıran kızımı koynuma koyduklarında bir meleğin vücuduma dokunduğunu hissettim.
Doğum sonrası hafif de olsa postpartum atlatan bendeniz kızımın ilk 40 gününü resmen geriye doğru saydım. Kırk gün geçtikten sonra her şeyin mükemmel olmasını hayal ettim. Aslında öyle olmadı ve olmayacağını da bilmeliydim. Sadece dünyaya ve bize alışmaya çalışan minik meleğim ile anneliğe ve evimizdeki yeni üyeye alışmaya çalışan benim zamana ihtiyacımız vardı. Bu süre benim fizyolojik olarak da toparlanma süremle denkti.
İkinci aya kalmadan biraz daha toparlanmıştık. Artık dışarı çıkabiliyor, küçük de olsa alışveriş turları yapabiliyorduk. Daha çok annemlere yaptığım ev gezmelerinde daha rahat oluyorduk haliyle.
Doğum iznimin kışa gelmesiyle ve annemin iyileşme sürecinin devam etmesiyle birlikte daha çok ev hapsine takılan bizler, kar yağmadığı ve havanın çok çok soğuk olmadığı günlerde kendimizi sokağa atıyorduk.
3.ayımız da bir şekilde geçti bitti bu arada. Doğum iznimin bitmesine 1,5 ay kalmıştı ve ben kendimi sudan çıkmış bir balık gibi hissediyordum.
4. ayın su gibi geçtiğini ve kısa sürede işe başladığımı hatırlıyorum. İlk gün çok zorlu geçse de kendimi psikolojik olarak bu sürece hazırlamıştım. Yonca ise ilk ondan ayrıldığım gün bana küserek tavrını belli etmişti.
İşe başladıktan sonra günler, aylar birbirini kovaladı sanki. Zaman koşarak ileriye gidiyor, biz de arkasından ona yetişiyor gibiydik.
Annelerin çocukları büyüse bile hep bebek kaldıkları, doğumda ellerine aldıkları gibi küçük olarak hayal ettikleri yadsınamaz. Ben de hala öyle hissediyorum. Her ne kadar bebeğim oniki aylık bir yaşam serüveni geçirse de, benim için hala hastanede kollarıma aldığım ilk gün kadar küçük bir melek.
Belki bunu zaten bakışlarımdan, sarılışımdan, onu koklayıp öpmemden hissediyor olsa da ben bir kez daha belirtmek istiyorum: "Canım kızım iyi ki doğdun, iyi ki varsın ve seni koşulsuzca seviyorum."
Yorum
0
Prima Uyku Günlükleri
Bebeğiniz ilginç pozisyonlarda uyuyorsa Prima’nın size iyi bir haberi var!
Prima Uyku Günlükleri uygulamasıyla bebeğinizin sıra dışı bir pozisyonda uyurken çekilmiş fotoğrafını süsleyip daha eğlenceli bir hale getirerek ödüller kazanabilirsiniz! Prima Aktif Bebek, bebeğinizi sızıntıya karşı güvenle korur ve ne şekilde olursa olsun, rahat uyumasına yardımcı olur.
Prima Uyku Günlükleri, Facebook Prima Dünyası’nda sizleri bekliyor!
www.facebook.com/PrimaDunyasi
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Devamını oku...
Prima Uyku Günlükleri uygulamasıyla bebeğinizin sıra dışı bir pozisyonda uyurken çekilmiş fotoğrafını süsleyip daha eğlenceli bir hale getirerek ödüller kazanabilirsiniz! Prima Aktif Bebek, bebeğinizi sızıntıya karşı güvenle korur ve ne şekilde olursa olsun, rahat uyumasına yardımcı olur.
Prima Uyku Günlükleri, Facebook Prima Dünyası’nda sizleri bekliyor!
www.facebook.com/PrimaDunyasi
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Son Yorumlar
Popüler Yayınlar
-
Biliyorum yazacaklarım anne olmak isteyenleri biraz korkutacak. Unutulmaması gereken bir şey varsa, o da güzel olan şeyler hep zordur. An...
-
Canım annem, Ne kadar şaşırdığını biliyorum, ama ben bir zamane çocuğuyum. İşte bu küçücük halimle sana mektup yazıyorum. İnternetin, tek...
-
Efendim, sıra geldi Yonca'nın blogunun 1. yılı şerefine ne zamandır iple çektiğimiz çekilişe... 1. yılımız 14 Şubat ...
-
Gebelik ve Annelik Günlügü : Çekiliş Var! Haydi bakalım, ben katılıyorum. Sizleri de beklerim :) Bol şanslar! ...
-
Atasözleri ne kadar da doğru değil mi? Büyük lokma ye ama büyük söz konuşma demiş büyüklerimiz. Başına gelene kadar başka insanlar için...
- Melisa Demirel
- Apple of her mum and dad's eye, Yonca came to the world after having 41 weeks and 1 day womb journey and made her beloved ones happy. She was very active inside, so she continues this habit by clapping her hands so many times. Anne ve babasının göz bebeği, şans meleği 41 hafta ve 1 günlük anne rahmi serüveninden sonra dünyaya gelerek sevenlerini sevindirmiştir. İçerideyken kıpır kıpır olan Yonca, dışarıda da bu kıpırtıları bol bol el çırparak göstermektedir.