Yorum 0

Avrupa vizyonuna sahip olmak ya da "Eurovision"


Yonca'nın güncesine ekleyeceğim bir olay daha dün gerçekleşti. Çoğu Avrupa ülkesinin ciddiye almadığı, bazıları içinse prestij ifade eden yarışma 26.05.2012 akşamı kardeş ülke Azerbaycan'ın Bakü şehrinde gerçekleşti. 2003'te Sertab'ın ülkemize birincilik getirmesiyle ülkemiz için seyir değiştiren yarışmaya bu sene de çok iddialı bir isim "Can Bonomo" katıldı. Ne var ki, bu sene bizim senemiz değildi, tıpkı 2 sene önce Almanya'nın şarkısının yarışmaya damgasını vurması gibi bu sene de İsveçli Loreen Euphoria adlı şarkısıyla geceye damgasını vurdu ve çoğu ülkeden tam puan alarak rekora imza attı. 372 puanla birinci olan şarkıyı izlemek isterseniz:


Can'ımız Bonomo çekilen klibinden biraz daha farklı bir performansla sahneye çıktı. Sahnesi çok neşeli, dansları güzeldi. Fakat biraz daha renkli olsa mıydı acaba diye düşünmeden edemedim. Bu belki birkaç bayan dansçı, belki de renkli kostümler olabilirdi. Daha yüksekte olmasını diliyordum fakat ülkelerden gelen toplam 112 puanla 7. oldu. Çok neşeli bir şarkıydı Love me back, aslında 3 tarafı denizlerle çevrili olan ülkemize uygun yazılabilecek güzel bir şarkıydı. Yine de tebrik ediyorum Can Bonomo'yu. Bayanların şansları daha yüksek Eurovision'da, belki seneye bunu dikkate alırlar...

Devamını oku...
Yorum 3

Kalabalıkta Çığlık Çığlığa Ağlayan Çocuklar

Atasözleri ne kadar da doğru değil mi? Büyük lokma ye ama büyük söz konuşma demiş büyüklerimiz.
Başına gelene kadar başka insanlar için konuşmak, yorum yapmak, akıl vermek ne kadar kolay... Alışveriş merkezi, otobüs, uçak vs. gibi yerlerde çığlık çığlığa ağlayan çocuklardan nefret eder, ailelerini ise kınardım. Çocuklarını nasıl susturamazdı bir anne-baba!
Gel gelelim benim de geçtiğimiz hafta başıma geldi böyle bir olay. 7. ay doktor kontrolümüzde doktorumuz artık yabancılama döneminin başladığını ve Yonca'nın yabancı ortamlarda kendini rahat etmeme durumunun olabileceğini, şaşırmamamız gerektiğini söyledi. Doktorumuza tepkim ilk olarak "Aaaa, olur mu Yonca çok güler yüzlü, hiç öyle şeyler yapmıyor." cümlesiydi. Aynı akşam gerçekleşecek olan 13 yıllık arkadaşım Esra ile Şevket'in düğünü için Fatmacığım ve nişanlısı Serkan bizi alıp otele getirdi, otoparka park etmemizle olay cereyan etti. Serkan'ın sevecen tavırlarına karşılık Yonca'nın tepkisi bir kriz ağlaması şeklindeydi. Kızımı tanıyamadım bir an. Ne yapacağımızı şaşırdık ve bebek arabasındaki Yonca'ya şirinlikler yaparak otele doğru yol aldık. Tüm şirinliklerimize rağmen Yonca kokteyl alanına geldiğimizde hala susmamıştı. Bilimum gezmeleri, dikkat dağıtmaları denedim. Ancak 20-30 dakika sonra susan Yonca'yla düğün salonuna girdiğimizde en fazla iki dakika suskun kaldı. Sonrasında yine çığlıklar, ağlamalar. Mümkün değil çocuğu susturamıyorum. En iyisi gelin-damat salona girmeden dışarı çıkmak dedim. Biraz oyalandıktan sonra içeri girdik, gelin-damadı beraber karşılayıp selamladıktan sonra deminki çığlıkçı bebek sevimli haline geri döndü ve Fatma ile iyi anlaşıp onun kucağında bile oturdu. Düğün fotoğrafçısı fotoğrafını çektiğinde ise hala gözlerinde yaşlar vardı. Bu ekstra huysuzluk haline bir de uyku hali eklenmesin diye geç kalmadan düğünden ayrıldık.
Aradan bir hafta geçti ve bugün dışarı çıktığımızda yine aynı haller... Lokmalarımı büyük, laflarımı küçük seçeceğim bundan sonra!


Devamını oku...
posted under , | 3 Comments
Yorum 4

Barbie Bebek Aşkına!

Her kız çocuğun oyuncakları arasına katmak istediği bir Barbie bebeği vardır. İşte ben de onlardan biriydim. Ablamın Barbie'si kıvırcık kızıl saçlı, parlak pantolonlu ve topuklu ayakkabılıydı. Benim ise sapsarı saçlı, yeşil tulum elbiseli ve yeşil topuklu ayakkabılı bir Sindy bebeğim vardı. Daha çok bebeğim olsun, çeşit çeşit olsun isterdim. Barbie bebeklerle oynamak, onları giydirmek ve süslemek ablamla en çok sevdiğimiz oyunlardan biriydi.
Büyük alışveriş merkezlerinin, marketlerin yeni yeni İstanbul'da çoğaldığı küçüklüğümde ben de bir Barbie evi sahibi olmak istemiş ve anne-babam tarafından reddedilmiştim. O gün onlara söylediğim söz dün gibi aklımda: "Benim çocuğum olursa ben ona Barbie bebek evi alacağım." Artık sözümü gerçekleştirme zamanı geldi, Yonca'nın Barbie bebekle oynama yaşı gelir gelmez o Barbie bebek evi ne yapıp edilip alınacak ve sözümü yerine getirmiş olacağım.
Barbie bebek sözü açılmışken, geçenlerde bitirdiğim sevgili Sunay Akın'ın Ay Hırsızı kitabında Barbie bebekle ilgili kısma değinmek istiyorum.
Alman Hausser oyuncak fabrikası tarafından üretilen Bild Zeitung gazetesinin karikatür kahramanı Bild Lilli karakteri çok popüler olmuştur. Amerikalı oyuncak üreticisi Eliot Handler eşiyle gezi için geldiği İsviçre'de Bild Lilli oyuncağıyla karşılaşır. Oyuncak bebeği çok beğenen çift Amerika'ya döndüklerinde Barbie bebeği üretmeye başlarlar. Ürettikleri bebek Lilli'nin ikizi gibidir. Bebeğe kızları Barbara'nın ismi olan "Barbie"yi uygun görürler. Böylece dünyaca ünlü bir oyuncak raflarda yerini almış olur.


Devamını oku...
posted under , , | 4 Comments
Yorum 2

Gerçekleri bulmamıza yardımcı olur musunuz?

Taraflı görüşlerin ortaya çıkmasından dolayı görüşlerinize ihtiyacımız var.
Yardımcı olabilir misiniz? Aşağıdaki anketimizi yanıtlarsanız çok seviniriz.



Devamını oku...
posted under | 2 Comments
Yorum 2

Blogger Anneler Kulübü

Blog yazan annelerin biraraya geldiği, yayınlarını paylaşıp bilgi alışverişi yaptıkları bir platform burası.http://blogger-anneler.blogspot.com/ Yoga öğretmeni, anne Ülkü'nün kişisel çabalarıyla yürüttüğü bir topluluk blog'u aslında. Hepimizin bir şeyler bulabileceği, özellikle anne olanların halinden anlayabileceği bir yer. Sosyal medyanın nimetlerini kullanarak ben de blogger annelerine dahil oldum. Facebook grubundan birbirimizi takip edip kayıtlarımızı paylaşabiliyoruz. Öncelikle Ülkü'yü bu tarz işlere zaman ayırdığı ve bizlere de destek olduğu için ayrıca kutluyor ve teşekkür ediyorum. Sayesinde birçok blogger annenin blogunu takip ediyorum ve bilgi zinciri gayet güzel işliyor.
Ülkü'nün bir başka blog projesi ise Fotoğrafik Hatıralar. Fotoğraf aşığı yogi ve yoga eğitmeninin birleşimiyle çok güzel bir blog oluşmuş. İçinde yine yararlı bilgiler ve güzel paylaşımlar var. Henüz okumamış olanlara tavsiye ederim.http://blog.fotografikhatiralar.com/ 


Devamını oku...
Yorum 5

Bir bebek bu kadar mı tatlı uyuyakalır!

Haftasonu rehaveti üzerinde olan Yonca, öğlene kadar şekerleme yapmamış olmanın ağırlığıyla uyuyakalır. Babasının yoğun çabalarına rağmen uyanmayan Yonca uykusuna horlayarak devam eder:)
Videosu ise aşağıdaki linke tıklanarak izlenir :)


Devamını oku...
posted under , | 5 Comments
Yorum 4

Anne Olmak

Anne olmak artık sen olmamak demek.
Anne olmak anneni daha iyi anlamak demek.
Anne olmak ağır uykunun ortasında bir nefes farklılığına uyanmak demek.
Anne olmak empati kurabilmek demek.
Anne olmak hoşgörülü olmak demek.
Anne olmak anlayışlı olmak demek.
Anne olmak kalender olmak demek.
Anne olmak günü geçirmek yerine yarını düşünmek demek.
Anne olmak kalbinin o minik için atması demek.
Anne olmak aşk kavramının anlamını anlamak demek.
Anne olmak yapıcı olmak demek.
Anne olmak güçlü olmak demek.
Anne olmak sevgiyle yaklaşmak demek.
Anne olmak başkalarını düşünmek demek.
Anne olmak artık ayakkabı ve çanta almayı düşünmemek demek.
Anne olmak önceliklerin farklılaşması demek.
Anne olmak hissiyatlı olmak demek.
Anne olmak farklı bakış açılarını yakalamak demek.
Anne olmak tek derdi fazla kiloları olmamak demek.
Anne olmak kalbinin artık daha farklı atması demek.
Anne olmak fedakar olmak demek.
Anne olmak acını unutmak demek.
Anne olmak güçlü olmak demek.
Anne olmak kurtarıcı olmak demek.
Anne olmak sıcaklık demek.
Anne olmak ince düşünmek demek.
Anne olmak bencillikten uzaklaşmak demek.
Anne olmak kadınlığın en yüce duygusu demek.

Bu vesileyle öncelikle annemin olmak üzere diğer tüm annelerin
Anneler Günü'nü şimdiden kutlarım.

Aşağıdaki linkte Sarah Kay adlı sözel şairin Ted Talks ile konuşması var.
Duygu dolu bir konuşma, tavsiye ederim.
Devamını oku...
posted under | 4 Comments
Yorum 2

Çok Yönlü Web Günlüğü Ödülüm!

Sevgili Fincan Teyze beni bu ödüle layık görmüş kendilerine çok teşekkür ederek başlıyorum.



Ödül İçin Gerekli Şartlar:

1-Sizde arkadaşlarınıza vereceksiniz bu ödülü 
Bu yazıyı okuyan herkese bu ödülü gönderiyorum.
Özellikle de bir annesi bir defnesi'ne gönderiyorum.
2-Ödül aldıklarını gidip bloglarına bildirmeniz gerekiyor
Komşuluk bunu gerektirir zaten :)
3-Kendimizle ilgili 7 gerçek paylaşıyoruz
-Navigasyon cihazı gibi olduğum söylenir. Hiç bilmediğim yollarda bile yolumu kolaylıkla bulabilirim.
-Çok dakikim. Zamanı iyi kullanmasını bilirim.
-Her konuda söyleyecek bir fikrim vardır :)
-Über Sosyalimdir :))
-Medeni Cesaretim Yüksektir: En Zayıf Halka, Pasaparola, Kelime Oyunu, Miras, Eyvah Düşüyorum v.b. yarışma programlarına yarışmacı olarak katıldım.
-Parçaları birleştirme konusunda iyiyim. 
-İyi araç kullanırım :))
4-Size ödül veren kişiye teşekkür edin.
Bana ödül gönderen arkadaşlarıma başta
Fincan Teyze olmak üzere şimdiden çok teşekkür ederim.
5- Versatile blogger ödül fotosunu bloga ekliyorsunuz.
Hepsi bu kadar :))

Son olarak bu ödülü başlatan Fake Neuron'a da teşekkürler...
Devamını oku...
posted under | 2 Comments
Yorum 4

Laleler, laleler, laleler...

Ne zaman lale kelimesini tekil veya çoğul olarak kullansam hep aklıma rahmetli Kemal Sunal'ın Hababam Sınıfı'ndaki repliği gelir. "Laleler, laleler, laleler, laleler, laleler, laleler...".
Yine laleler diye söylenirken Nisan ayı içinde yapılan ve bu sene yedincisi düzenlenen Lale Festivali kapsamında her sene Emirgan Korusu'na ekilen laleleri görmek üzere plan yaptım.
Neredeyse Nisan başından beri her hafta sonu karşıma ya hava durumundan ya da başka bir şeyden engeller çıktı ve maalesef bir türlü gitmek kısmet olmadı. Geçtiğimiz hafta sonu ise son demlerini yaşayan laleleri görmek üzere yola çıktık Emirgan'a doğru. Havanın güzel olması bizi yoğun akan bir trafiğe doğru sürüklese de sonunda varmak istediğimiz yere sağ salim ulaşıyoruz. Trafiğin katkısıyla biraz akşam üstünü buluyor saatlerimiz. Bebek arabasını eşim sürüyor, biz arkadan arkadaşım Poppy ile sohbet ede ede tırmanıyoruz yokuşları. Fıskiyenin orada güzel güzel fotoğraflar çekiyoruz, kalabalık epeyce var ve karnımız da zil çalıyor hani. Kokulara yönelerek tırmanmaya devam ediyoruz. Fıskiyeye gelene kadar olan lalelerin çoğu hırpalanmış, pek fotoğraf çekilecek gibi değiller. Ama fıskiyeden köşklere doğru giden yolda canlı kalmayı başarmış lalaleri bulunca fotoğraf makinesinin objektifi çalışmalara başlıyor.

Devamını oku...
posted under , , | 4 Comments
Yorum 6

İyi ki varsın Yonca!

Doğumundan itibaren, hatta doğmadan önce de hissettiğim ve çok kez tekrarladığım bir cümle: "İyi ki varsın canım kızım, iyi ki varsın Yonca!". Artık bir kez daha anlamlandı benim için. Kızımla geçirdiğm her gün zaten başlı başına süperken, bugün bambaşka bir boyuta ulaştı.
Efendim malum, üniversite sonrası insan iş hayatına atıldı mı eskisi gibi arkadaşlarına vakit ayıramıyor. Bir de bunun üstüne evlilik eklendi mi bahaneler çoğalıyor, zamanlar bir türlü denk gelmiyor. Çocuk konusuna hiç girmiyorum, liste uzayıp gidiyor. Sonuç da birbiriyle görüşmek isteyen ama her zaman bir engelleri çıkan arkadaşlar olarak karşımıza çıkıyor.
Bugün bu zinciri kırarak üniversiteden beri görmediğim arkadaşlarım Aslı, Gülşah ve Bahar'la görüştüm. Toplantının kurucusu ve ev sahibi Aslı. İki-üç hafta öncesinden plan yapıldı ve geriye doğru sayım başladı. Zaten zaman su gibi akarken bu sürenin de geçmesi göz açıp kapama süresiyle eş oldu.
Bugün Aslı'nın Kurtköy'deki evine doğru Yonca'yla yola çıktık. Biraz şehir dışında kalmasına rağmen çok sessiz ve temiz havası olan bir yerde oturuyor Aslı ve ailesi. Biz biraz rotarlı vardık maalesef. Gittiğimizde minikler ve anneleri çoktan sohbete başlamışlardı.
Ev sahibimiz Aslı'nın kızı Ferahnaz ile Gülşah'ın kızı Defne yaşıtlar; hatta aralarında sadece birkaç gün var. Yonca ile de Zeynep Duru aynı şekilde. Hal böyle olunca her konudan ve her çeşit anne muhabbeti döndürdük.
Aslı'nın harika kısırı ve Gülşah'ın hazır görünümlü ev yapımı cheesecake'ini mideme indirirken Yonca da masaya doğru hamleler peşindeydi.
Küçükler kendi çaplarında oynayıp birbirleriyle kaynaştılar. Tabii ki yaşıtlar kendi aralarında. Annelerin keyfi yerindeydi, ne de olsa kızlar zevkle oyun oynuyorlardı.
Einstein'in izafiyet teoremine uygun olarak güzel geçen zaman su gibi aktı ve yavaş yavaş eve dağılmalar başladı. Ben hem geç geldiğim hem de acil işim olmadığından biraz daha kaldım ve Aslı'yla güzel sohbet ettik, hatta Ferahnaz'la biraz oyun bile oynadık. Yonca da birazcık Ferahnaz'ın beşiğinde kestirme şansı buldu bu arada.
Uzun süreden beri bu şekilde bir sosyalleşme yaşamamıştım, bana da ilaç gibi geldi diyebilirim.
Bugünün bir başka özelliği de ilk kez anneler günü hediyesi almış olmam. Gülşah ve Aslı'ya hediyeleri için tekrar teşekkürler.Bir sonraki buluşmayı dört gözle bekliyorum.


Devamını oku...
posted under , | 6 Comments
Yorum 2

Aslıhan GÜNDÜZ = Her şey: Blog'unuz Anne Bebek Dergisi'nde olsun mu?

Aslıhan GÜNDÜZ = Blog'unuz Anne Bebek Dergisi'nde olsun mu?: "Evet evet Anne Bebek Dergisi sayfalarında yer almak istiyorum. Bunun için ne yapmalıyım?" diyen sese hemen cevap veriyorum :) Blogunu...

Devamını oku...
posted under | 2 Comments
Yorum 1

Blogger Anneler: Röportaj: Yonca Demirel

Blogger Anneler: Röportaj: Yonca Demirel: Yonca Demirel'in blogu   BURADA Röportajı Hazırlayan  Ülkü Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Adım Melisa.Istanbul d...

Devamını oku...
posted under | 1 Comments
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Kayıt olmak için E-Posta adresinizi giriniz:

Son Yorumlar

Popüler Yayınlar

Fotoğrafım
Apple of her mum and dad's eye, Yonca came to the world after having 41 weeks and 1 day womb journey and made her beloved ones happy. She was very active inside, so she continues this habit by clapping her hands so many times. Anne ve babasının göz bebeği, şans meleği 41 hafta ve 1 günlük anne rahmi serüveninden sonra dünyaya gelerek sevenlerini sevindirmiştir. İçerideyken kıpır kıpır olan Yonca, dışarıda da bu kıpırtıları bol bol el çırparak göstermektedir.

İzleyiciler