Yorum 0

Saç dökülmem de olmasaydı...

Bir zamanların ünlü reklamını hatırlar gibiyim: "Neşe'nin kepek sorunu var". Bunu "Melisa'nın saç dökülmesi sorunu var" olarak değiştirmek istiyorum.
Hormon değişimimin tavan yaptığı doğum sonrası günlerde başlayan ve son gaz devam eden saç dökülmesi problemi yaşıyorum.
İnsanoğlu nankör yaratık, hava soğuk olsa şikayet eder, sıcak olsa şikayet eder. Saçları kıvırcık olan düz ister, düz olan kıvırcığa özenir. Ben de doğum öncesi kabaran saçlarıma gıcık olup dururdum, herkes ne güzel banyodan çıkıp hiçbirşey yapmadan dışarı çıkar, ben ise köpük, sprey benzeri bir saç ürünü kullanmadan halkın arasına karışamazdım.
Hamilelik haberimi aldıktan sonra hiç kestirmediğim saçlarım belime kadar cılızlaşarak uzamışken doğum sonrası hastanenin moral desteği olan fönümü çektirdim. Bakımlı bir şekilde hastaneden ayırılırken saçlarımla hala barışıktım.
Eve dönüp de saçlarım suya değdikten sonra acı gerçekle yüzleştim. Saçlarım dökülüyor, hatta dökülmekle kalmıyor, birbirleriyle sözleşmişcesine toplu olarak vücudumu terk ediyorlardı. Lohusa ruh haliyle iyice sinir bozucu hale gelen saç dökülmeleri daha da fena görünüyordu.
Lohusalık günlerimin neyse ki geçmesiyle beraber gülücüklerime kavuşan ben hala banyoda ve elimi saçlarıma attığımda kara kara düşünür oldum. Bu kadar saç neden beni bırakıp gidiyordu, yıllar boyu şikayetimin acısı artık çıkıyordu galiba...
Doktorumun kontroller sırasında çok normal, devam eder, bir sene sonra geçer demesi biraz olsun içimi rahatlatsa da Melisa'nın saç dökülmesi problemi ne yazık ki devam ediyor, ama bu durum beni ne yazık ki Neşe gibi reklam yıldızı yapmaktansa mağdur yapıyor.
Fikrimi hala değiştirmedim: Kızım için her şeye değer...
Devamını oku...
Yorum 1

Ah şu Hamilelik Nezlesi!

Gülü seven dikenine katlanıyor. Hamile olup anne olmak kolay değil haliyle. Zor olduğu ölçüde keyifli bir yolculuk bu.
Hamilelik dönemi rahat geçmiş biri olmama rağmen ben de hamilelik yan etkilerinden nasibimi aldım.
İlk 3 ayda yoğun seyreden, sonrasında azalan burun kanamaları. Bu dönemde neredeyse her gün burnum kanıyordu. 3 aydan sonra biraz daha azalan burun kanamalarım hala ara ara devam ediyor.
Vücudumdaki tüm yararlı şeylerin o minik fetüs kızımı beslemeye yönelmesiyle kramplarla tanıştım. Gecenin tam ortasında özellikle bacağıma giren kramplarda çığlık çığlığa uyanıyor, geçmeden uykuya dalamıyordum. İnternette ve kitaplarda okuduğuma göre bu çok normaldi ve bu dönemde magnezyum desteği almak gerekiyordu. Sanıyorum 5. ay kontrolüydü, doktoruma danıştım ve o da bana 1 hafta boyunca magnezyum tabletlerini çiğneyebileceğimi, geçmezse başka bir çare bulacağını söyledi. Bu dönemde magnezyum tabletlerinin yanında muz yemeye başladım. Sabah akşam birer adet aç veya tok karnına ilaç niyetine muz yedim. Sonuç gayet olumluydu, zira eskisi gibi kramplarım kalmamıştı, aynı zamanda muz yemek beni dirençli yapıyordu.
Bu yan etkilerin yanında bir tanesi var ki, hemen hemen hiçbir hamilenin başına gelmemiş (en azından benim çevremde hamilelerin hiçbiri) bir yan etki; hamilelik nezlesi. Hamilelik nezlesi ne mi?
Ben de başıma gelmeden önce bihaberdim böyle bir rahatsızlığın varlığından. 4.aydan itibaren kulaklarım ve burnum tıkanmaya başladı ve kontrollerimde sorduğum zaman doktorum bunun çok normal olduğunu, bebek için vücudumun daha fazla oksijen pompalamaya çalışırken bu sorunların ortaya çıkabileceğini söyledi.
Kendimi nadiren normal olarak saydığım için bu yan etkiye çok şaşırdığımı söyleyemem. Yalnız zor olan kısım her telefonda konuştuğum kişinin beni grip veya nezle sanıp geçmiş olsun dileklerini iletmesi ve  benim de konuyu kısaca açıklamam olmuştu.
Doğuma kadar bu şekilde tıkanmış kanallarla yaşayarak hamileliğim geçti. Doğum için hastaneye yattığım gün mucizevi bir şekild hamilelik nezlemin geçtiğini fark ettim. Sanırım doğum kelimesi bile nezleyi korkutmaya yetmişti. Bu sefer beni gerçek grip yakaladı tabii. En azından kulaklarım açık diye çok mutluydum.
Hastane dönüşü her şey normal gibi gözüküyordu, ta ki 5 gün sonra tekrar kulaklarım tıkanana kadar. Kabus geri dönmüştü. Yine yeni yeniden hamilelik nezlesine geri döndüm ve hala aralarda tıkanmış vaziyette dolaşıyorum. Kulaklarım açıldığı zamanlarda duyabildiğimi hissediyor ve mutlu oluyorum. Kulak burun boğaz doktoruna sorduğumda bana bu yan etkinin 2 seneye kadar sürebileceğini söylediğinde aklımdan şu geçti: "Kızım için her şeye değer"...

Devamını oku...
Yorum 0

Alexa


30 Mayıs - 25 Temmuz tarihleri arasındaki Alexa sıralamamız
56 Günde  24.286.557 geriledi.
Blogumuzu takip eden herkese teşekkürler.



Devamını oku...
posted under | 0 Comments
Yorum 8

Eyvah Düşüyor(d)um!

Yonca'nın annesi sıfatıyla katıldığım ilk yarışma programı olma ünvanı "Eyvah Düşüyorum" bu akşam Startv'de yayınlanıyor ve ben bu programda yer alıyorum.
Hobilerimden biri olan bilgi yarışmalarına katılmak Yonca'nın hayatımıza katılmasıyla farklı bir anlam kazandı benim için. Artık kızımın adının anlamını gösterebileceğim bir alan daha oldu böylece...
Ben yarışmada çok eğlendim, yeni arkadaşlıklar edindim. Eser Yenenler'le tanıştım. Güleryüzlü Endemol ekibiyle tanışmış oldum.
Yarışma sırasında bilgimi sınadım, yeni şeyler öğrendim.
Şimdi zevkle izleme sırası geldi. Geç saatte yayınlansa da izlemenizi tavsiye ederim, eğlendirirken öğreten program çünkü bu :)


Yonca'nın annesinin katıldığı "Eyvah Düşüyorum" yarışmasının
görüntülerini  aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz...


Devamını oku...
Yorum 0

Avrupa vizyonuna sahip olmak ya da "Eurovision"


Yonca'nın güncesine ekleyeceğim bir olay daha dün gerçekleşti. Çoğu Avrupa ülkesinin ciddiye almadığı, bazıları içinse prestij ifade eden yarışma 26.05.2012 akşamı kardeş ülke Azerbaycan'ın Bakü şehrinde gerçekleşti. 2003'te Sertab'ın ülkemize birincilik getirmesiyle ülkemiz için seyir değiştiren yarışmaya bu sene de çok iddialı bir isim "Can Bonomo" katıldı. Ne var ki, bu sene bizim senemiz değildi, tıpkı 2 sene önce Almanya'nın şarkısının yarışmaya damgasını vurması gibi bu sene de İsveçli Loreen Euphoria adlı şarkısıyla geceye damgasını vurdu ve çoğu ülkeden tam puan alarak rekora imza attı. 372 puanla birinci olan şarkıyı izlemek isterseniz:


Can'ımız Bonomo çekilen klibinden biraz daha farklı bir performansla sahneye çıktı. Sahnesi çok neşeli, dansları güzeldi. Fakat biraz daha renkli olsa mıydı acaba diye düşünmeden edemedim. Bu belki birkaç bayan dansçı, belki de renkli kostümler olabilirdi. Daha yüksekte olmasını diliyordum fakat ülkelerden gelen toplam 112 puanla 7. oldu. Çok neşeli bir şarkıydı Love me back, aslında 3 tarafı denizlerle çevrili olan ülkemize uygun yazılabilecek güzel bir şarkıydı. Yine de tebrik ediyorum Can Bonomo'yu. Bayanların şansları daha yüksek Eurovision'da, belki seneye bunu dikkate alırlar...

Devamını oku...
Yorum 3

Kalabalıkta Çığlık Çığlığa Ağlayan Çocuklar

Atasözleri ne kadar da doğru değil mi? Büyük lokma ye ama büyük söz konuşma demiş büyüklerimiz.
Başına gelene kadar başka insanlar için konuşmak, yorum yapmak, akıl vermek ne kadar kolay... Alışveriş merkezi, otobüs, uçak vs. gibi yerlerde çığlık çığlığa ağlayan çocuklardan nefret eder, ailelerini ise kınardım. Çocuklarını nasıl susturamazdı bir anne-baba!
Gel gelelim benim de geçtiğimiz hafta başıma geldi böyle bir olay. 7. ay doktor kontrolümüzde doktorumuz artık yabancılama döneminin başladığını ve Yonca'nın yabancı ortamlarda kendini rahat etmeme durumunun olabileceğini, şaşırmamamız gerektiğini söyledi. Doktorumuza tepkim ilk olarak "Aaaa, olur mu Yonca çok güler yüzlü, hiç öyle şeyler yapmıyor." cümlesiydi. Aynı akşam gerçekleşecek olan 13 yıllık arkadaşım Esra ile Şevket'in düğünü için Fatmacığım ve nişanlısı Serkan bizi alıp otele getirdi, otoparka park etmemizle olay cereyan etti. Serkan'ın sevecen tavırlarına karşılık Yonca'nın tepkisi bir kriz ağlaması şeklindeydi. Kızımı tanıyamadım bir an. Ne yapacağımızı şaşırdık ve bebek arabasındaki Yonca'ya şirinlikler yaparak otele doğru yol aldık. Tüm şirinliklerimize rağmen Yonca kokteyl alanına geldiğimizde hala susmamıştı. Bilimum gezmeleri, dikkat dağıtmaları denedim. Ancak 20-30 dakika sonra susan Yonca'yla düğün salonuna girdiğimizde en fazla iki dakika suskun kaldı. Sonrasında yine çığlıklar, ağlamalar. Mümkün değil çocuğu susturamıyorum. En iyisi gelin-damat salona girmeden dışarı çıkmak dedim. Biraz oyalandıktan sonra içeri girdik, gelin-damadı beraber karşılayıp selamladıktan sonra deminki çığlıkçı bebek sevimli haline geri döndü ve Fatma ile iyi anlaşıp onun kucağında bile oturdu. Düğün fotoğrafçısı fotoğrafını çektiğinde ise hala gözlerinde yaşlar vardı. Bu ekstra huysuzluk haline bir de uyku hali eklenmesin diye geç kalmadan düğünden ayrıldık.
Aradan bir hafta geçti ve bugün dışarı çıktığımızda yine aynı haller... Lokmalarımı büyük, laflarımı küçük seçeceğim bundan sonra!


Devamını oku...
posted under , | 3 Comments
Yorum 4

Barbie Bebek Aşkına!

Her kız çocuğun oyuncakları arasına katmak istediği bir Barbie bebeği vardır. İşte ben de onlardan biriydim. Ablamın Barbie'si kıvırcık kızıl saçlı, parlak pantolonlu ve topuklu ayakkabılıydı. Benim ise sapsarı saçlı, yeşil tulum elbiseli ve yeşil topuklu ayakkabılı bir Sindy bebeğim vardı. Daha çok bebeğim olsun, çeşit çeşit olsun isterdim. Barbie bebeklerle oynamak, onları giydirmek ve süslemek ablamla en çok sevdiğimiz oyunlardan biriydi.
Büyük alışveriş merkezlerinin, marketlerin yeni yeni İstanbul'da çoğaldığı küçüklüğümde ben de bir Barbie evi sahibi olmak istemiş ve anne-babam tarafından reddedilmiştim. O gün onlara söylediğim söz dün gibi aklımda: "Benim çocuğum olursa ben ona Barbie bebek evi alacağım." Artık sözümü gerçekleştirme zamanı geldi, Yonca'nın Barbie bebekle oynama yaşı gelir gelmez o Barbie bebek evi ne yapıp edilip alınacak ve sözümü yerine getirmiş olacağım.
Barbie bebek sözü açılmışken, geçenlerde bitirdiğim sevgili Sunay Akın'ın Ay Hırsızı kitabında Barbie bebekle ilgili kısma değinmek istiyorum.
Alman Hausser oyuncak fabrikası tarafından üretilen Bild Zeitung gazetesinin karikatür kahramanı Bild Lilli karakteri çok popüler olmuştur. Amerikalı oyuncak üreticisi Eliot Handler eşiyle gezi için geldiği İsviçre'de Bild Lilli oyuncağıyla karşılaşır. Oyuncak bebeği çok beğenen çift Amerika'ya döndüklerinde Barbie bebeği üretmeye başlarlar. Ürettikleri bebek Lilli'nin ikizi gibidir. Bebeğe kızları Barbara'nın ismi olan "Barbie"yi uygun görürler. Böylece dünyaca ünlü bir oyuncak raflarda yerini almış olur.


Devamını oku...
posted under , , | 4 Comments
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Kayıt olmak için E-Posta adresinizi giriniz:

Son Yorumlar

Popüler Yayınlar

Fotoğrafım
Apple of her mum and dad's eye, Yonca came to the world after having 41 weeks and 1 day womb journey and made her beloved ones happy. She was very active inside, so she continues this habit by clapping her hands so many times. Anne ve babasının göz bebeği, şans meleği 41 hafta ve 1 günlük anne rahmi serüveninden sonra dünyaya gelerek sevenlerini sevindirmiştir. İçerideyken kıpır kıpır olan Yonca, dışarıda da bu kıpırtıları bol bol el çırparak göstermektedir.

İzleyiciler