Yorum
2
Masallarla Büyüyoruz
Hiç düşündünüz mü, masallar hayatımızda olmasaydı çocuklara ne anlatırdık...
Geçtiğimiz gün masal anlatan bir oyuncağın şiddet içeren hikayelerini dinleyince tüylerim ürperdi ve bu konu aklıma geldi.
Hep bir kötünün iyiye karşı inanılmaz savaşı, hep bir intikamla yanıp tutuşan bir büyücü, cadı veya bir kraliçe var masallarda.
Ya kırmızı başlıklı kız dürüst olduğu için kurdun gazabına uğruyor, ya da uyuyan güzeldeki gibi davetsiz bir misafir kötü dileklerde bulunuyor.
Biz bunlarla büyüdük, çok da vahşi yaratıklar olmadık aslında diye düşündüğünüzü hisseder gibiyim. Fakat kazın ayağı öyle değil bana kalırsa. Zaten televizyonda, haberlerde, internette ve sosyal medyada gündemi takip ettiğimizde şiddet mağduru birçok olayla karşılaşıyoruz. Bir de bunların üstüne masallarda bunlardan bahsedersek çocuklarımızı boşu boşuna bu bilgilerle donatmış oluyoruz.
Fakat bu iş hiç de kolay değil. Ben evde anlatırken konuları farklılaştırsam da yarın öbür gün arkadaşlarıyla etkileşim halindeyken, yuvada video izlerken veya sinemada karşılaşacak diye endişeleniyorum. Tabii ki vahşet de hayatın bir parçası ve bunu da bilmeliyiz, ama çocuklarımızı sevgi dolu yetiştirmek varken durup dururken üvey anneden nefret eden, güzel olduğu için başına binbir türlü bela geleceğini düşünen, cadılardan korkan çocuklarımız olsun istemiyorum.
Masallarda biraz daha arkadaşlık, dostluk, paylaşım, biraz daha aile sevgisi gibi konular ön plana çıksa sizce de fena olmaz mıydı?
Ya kırmızı başlıklı kız dürüst olduğu için kurdun gazabına uğruyor, ya da uyuyan güzeldeki gibi davetsiz bir misafir kötü dileklerde bulunuyor.
Biz bunlarla büyüdük, çok da vahşi yaratıklar olmadık aslında diye düşündüğünüzü hisseder gibiyim. Fakat kazın ayağı öyle değil bana kalırsa. Zaten televizyonda, haberlerde, internette ve sosyal medyada gündemi takip ettiğimizde şiddet mağduru birçok olayla karşılaşıyoruz. Bir de bunların üstüne masallarda bunlardan bahsedersek çocuklarımızı boşu boşuna bu bilgilerle donatmış oluyoruz.
Masallarda biraz daha arkadaşlık, dostluk, paylaşım, biraz daha aile sevgisi gibi konular ön plana çıksa sizce de fena olmaz mıydı?
Yorum
7
Misafir Yazarlık
Misafir Yazarlık: Başka bir bloga misafir yazar olarak yazı yazma işlemidir.
- Misafir yazarlık ile diğer sitelerden gelen yazarlar sitenin güncel kalmasını sağlarlar.
- Yeni okuyucular ve takipçiler kazanırsınız.
- Misafir yazarlığın diğer faydalarından bahsedecek olursak, sitenize misafir olarak gelen yazar kendi sitesinin linkini yazının içerisinde belirterek sitesinin ziyaretçi sayısını arttırır. Böylece backlink kazanmış olur.
Misafir Yazınızı Nasıl Gönderebilirsiniz?
- Yazılarınızı word formatında demirelyonca@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
- Yazılarınızda en az 1 adet görsel bulunmalıdır. Mailiniz geldikten kısa süre sonra yazınız Yonca'nın blogunda yayınlanacaktır.
- Yazınız özgün ve daha önce başka bir yerde yayınlanmamış olmalıdır.
- Yazılarınızı Yonca'nın blogunun genel konuları çerçevesinde yazabilirsiniz. Eğer başka konularda yazılarınızı paylaşmak isterseniz Olikia diyor ki... blogunda yayınlanacaktır.
- Bugüne kadar Yonca'nın blogunda yayınlanan misafir yazıları görmek için Misafir Yazılar kategorisine bakabilirsiniz.
Misafir Yazınızı Nasıl Gönderebilirsiniz?
- Yazılarınızı word formatında demirelyonca@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
- Yazılarınızda en az 1 adet görsel bulunmalıdır. Mailiniz geldikten kısa süre sonra yazınız Yonca'nın blogunda yayınlanacaktır.
- Yazınız özgün ve daha önce başka bir yerde yayınlanmamış olmalıdır.
- Yazılarınızı Yonca'nın blogunun genel konuları çerçevesinde yazabilirsiniz. Eğer başka konularda yazılarınızı paylaşmak isterseniz Olikia diyor ki... blogunda yayınlanacaktır.
- Bugüne kadar Yonca'nın blogunda yayınlanan misafir yazıları görmek için Misafir Yazılar kategorisine bakabilirsiniz.
Yorum
2
Hafta Sonu Ne Yapmalı?
Çalışan annenin kaçınılmaz yaşayacağı bir duygudur vicdan azabı. Hafta içi
ofiste geçen saatlerin sonunda akşam ve hafta sonunu mümkün olduğunca çocuğuyla
geçirmek, onunla ilgilenmek ve doya doya onu koklamak ister.
Devamını oku...
Bende de iş yaşamına tam gaz alışmama rağmen benzer kaygılar süregeliyor.
Haftanın büyük bir bölümünü ofiste geçirdiğimden geri kalan zamanlarda mümkün
olduğunca kızımla ilgilenmeye çalışıyor, onun ihtiyaçlarını gidermeye
odaklanıyorum. Tabii bir de benim bir insan olduğum ve kendime zaman ayırmam
gerektiğinin de bilincindeyim. Bunları uygulamaya koyabilmek için henüz yeteri
kadar zaman ayıramıyorum, ama kızımın biraz daha büyümesi gerekiyor diye
düşünüyorum.
Hal böyle olunca hafta sonları bizim için hafta içlerinden daha yoğun ve
hareketli geçiyor. Hafta sonunda en azından bir gün bile olsa ailecek dışarıda
geçirmeyi yeğliyorum. Bu hem benim, hem eşimin, hem de kızımın sağlığı için
gerekli. Bir arada olmayla paylaşım arttığı için bu birliktelik hepimizin
yararına oluyor.
Kış gelmesiyle beraber hareketlerimiz biraz da olsa kısıtlanıyor. Kat kat
giyilen giysiler, yağmur olup olmayacağına dair kaygılar, rüzgar varsa
şiddetini düşünmeler… Yazın bu kaygılar nispeten kolay. Üzerimizdeki giysilerle
hemencecik hazırlanıp dışarı çıkabiliyoruz.
Çocuklu annelerin vazgeçilmezidir, yedekleri içeren bir çanta taşımak.
Bebek küçük olunca bu çanta daha büyük olur. Bebek büyüdükçe çantanın boyutları
küçülür, yedek sayıları azalır.
Hafta sonu mutlaka bu çanta yanımızdan eksik olmaz, kıyafetler, mama, su,
bez vs. alınarak çantaya yerleştirilir. Geriye annenin birkaç parça eşyası da
eklenerek çanta hınca hınç doldurulur. Sonrasında mont, palto ne varsa havaya
uygun olarak giyilir ve bebeğin üşümesi ihtimaline karşın bir battaniye alınır.
Dışarı çıkmak ayrı bir seremonidir, tıpkı Geyşa’ların çay içme
ritüellerindeki gibi bu iş aceleye gelirse mutlaka bir şey unutulur ve Murphy
kanunu gereği unutulan şey lazım olur.
Hafta sonu en ideal gezi hava almaya yönelik olandır. Otoparktan doğruca
alış veriş merkezine geçiş, suni hava solunumu ve gerisin geri eve dönüş
istenmeyen bir gezidir. Bazen mecbur kalsak da mümkün olduğunca hava almalı
küçük geziler yapmaktayız.
Bebek arabası kullanılıyorsa toplu taşıma araçlarını kullanmak işkenceden
ibaret olacağı için mutlaka özel arabayla gidilecek yerlere gidilir ve büyük
şehirde yaşamanın sonucu olarak trafik ve otopark problemi ortaya çıkar. Otopark
problemi hallolduktan sonra bebek arabasına bebek oturtulur ve hava alma işlemi
başlar. Bebek büyüdükçe arabada kalış süresi kısalır ve gelin görün ki o
kocaman bebek arabaları boş olarak anne babalar tarafından ittirilir ve
bebekler ya kucakta taşınır ya da ellerinden tutularak yürütülür.
Uyku veya yemek saati geldiğinde huysuzluklar gelişeceği için bu saatlerde
oturacak, sıcak bir yerlerde olmak avantajlı olacaktır. Zira bebekler açlığa ve
uykusuzluğa karşı direnç gösteremediklerinden anne babaya bu saatler zehir
olabilir. Bebeğin uyumasıyla derin bir nefes alınır ve belki iki çift sözle
sohbet edilir.
Hafta sonu ideal gezmesi bebek olunca çok uzun süremez. En azından öğleden
sonra başlayıp akşam yatma saatine yakın bitmelidir. Aksi takdirde dışarıda
geçirilen saat kadar huzursuzluk gelişebilir. Bebeğin düzenini birkaç gün
bozmak bir şey yapmaz fakat uzun süre bu şekilde olursa uyku ve yemek düzeni
değişeceği için problemler baş gösterebilir. Bu da anneye yol, su, elektrik
olarak döneceğinden cesaret edilip geceler boyu sokakta kalınamaz.
Çalışan annenin temposu hafta sonu da hiç azalmadan devam eder, ee ne demişler,
işleyen demir ışıldar.
Son Yorumlar
Popüler Yayınlar
-
Biliyorum yazacaklarım anne olmak isteyenleri biraz korkutacak. Unutulmaması gereken bir şey varsa, o da güzel olan şeyler hep zordur. An...
-
Canım annem, Ne kadar şaşırdığını biliyorum, ama ben bir zamane çocuğuyum. İşte bu küçücük halimle sana mektup yazıyorum. İnternetin, tek...
-
Efendim, sıra geldi Yonca'nın blogunun 1. yılı şerefine ne zamandır iple çektiğimiz çekilişe... 1. yılımız 14 Şubat ...
-
Gebelik ve Annelik Günlügü : Çekiliş Var! Haydi bakalım, ben katılıyorum. Sizleri de beklerim :) Bol şanslar! ...
-
Atasözleri ne kadar da doğru değil mi? Büyük lokma ye ama büyük söz konuşma demiş büyüklerimiz. Başına gelene kadar başka insanlar için...
- Melisa Demirel
- Apple of her mum and dad's eye, Yonca came to the world after having 41 weeks and 1 day womb journey and made her beloved ones happy. She was very active inside, so she continues this habit by clapping her hands so many times. Anne ve babasının göz bebeği, şans meleği 41 hafta ve 1 günlük anne rahmi serüveninden sonra dünyaya gelerek sevenlerini sevindirmiştir. İçerideyken kıpır kıpır olan Yonca, dışarıda da bu kıpırtıları bol bol el çırparak göstermektedir.