Yorum 0

Karagöz Balıkçı

Yonca ile bu sezon gittiğimiz bir oyunun adı da Karagöz Balıkçı. Adından anlaşılacağı üzere, gölge oyunu dediğimiz yöntemle oynanan keyifli bir Karagöz - Hacivat oyunu izledik. 
Oyun biraz daha büyüklere hitap etse de Yonca'nın da gayet fazla bir şekilde keyif aldığını rahatlıkla söyleyebilirim. 
Kağıthane Sadabat Sahnesi'nde izlediğimiz oyunda Karagöz'ün işsiz olmasına üzülen arkadaşı Hacivat'ın ona bir balıkçının yanında iş bulması ve Karagöz'ün balıkçılık maceraları anlatılıyor. Yer yer şarkılarla  eşlik edilen oyunda çocuklara da sorular yönelterek ilgilerini sahnede tutmayı beceriyorlar. 
Oyun Karagöz ve Hacivat'ı temsil eden iki kişi tarafından bir ışıklı perdenin ardından oynanıyor ve yer yer başka başka karakterlerde gölge tiyatrosunda yerini buluyor.
Bize ait böylesine güzel bir değeri yaşatmak adına oyun yapmalarından ötürü İstanbul Şehir Tiyatroları'nı tebrik ediyorum.
Yeni sezonda kesinlikle izlenmesi gereken bir oyun olduğunu düşünüyorum.


Devamını oku...
Yorum 0

Islık Sever Max

Volker Ludwig ve Carsten Krüger'in eseri oyun, canları sıkılan arkadaşların en iyi yaptıkları işleri tanıtmasıyla başlıyor. Aralarından biri, bir oyun bildiğini söylüyor ve hep birlikte oynamaya başlıyorlar.
Maximilian, bir ablası olan, oyun oynamayı çok seven, bir birey olarak kendini ispatlamaya çalışan bir çocuktur. Ablası Brunny bütün gün televizyon izler, annesi dikiş diker, babası ise gazete okur. Ev sahipleri Bay Brüller ise çocukların avluda oyun oynamasını yasaklayan gaddar bir kişidir. Bir gün Max'ın topunu ele geçirir ve vermez. Max ise bunun peşindedir.
Dişinin çekilmesi sonucu ıslık çalabildiğini keşfeden Max için ıslık çok önemli bir silah olmuştur. İstediklerini ıslık yoluyla dile getirmeye çalışan  Max zaman zaman zor durumda da kalır.
Eğlenceli kurgusu, usta oyuncuları ve sevimli müziğiyle tüm çocukların hatta büyüklerin bile keyifle izleyebileceği bir oyun olmuş. Oyuncularını ve yönetmenini tebrik ederim...  


Devamını oku...
Yorum 0

Piti

İstanbul Şehir Tiyatroları'nın sevimli kukla tiyatrosu olan Piti, bizim için de sahnedeydi. Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi'nde izlediğimiz oyunu çok beğendik.


Yolunu kaybeden kabuğu kırılmamış yumurtadaki Piti, dünyaya merhaba dedikten sonra herkesi annesi sanmaktadır. Oyun oynayarak can sıkıntılarını geçirmeye çalışan Miçi, Çeçi ve Kiçi kardeşler Piti'yle karşılaşırlar ve Piti'nin annesini bulmak için ona yardım etmeye karar verirler. Kurnaz kurt da uçurtmasının peşinde olduğu için çocuklara oyun oynayıp onları kandırmaya çalışmaktadır.
Sevimli kuklaları ve başarılı seslendirmeleriyle çocukları sıkmadan tiyatro izlemeye teşvik eden oyun, aynı zamanda dekorları ve dekor değişikliğinde çalan hareketli müziğiyle de beni etkiledi. Yaratıcısı Okan Karaca'yı tebrik eder, yeni oyunlarını heyecanla beklediğimi ifade etmek isterim.



Devamını oku...
Yorum 0

Pırtlatan Bal

Aziz Nesin'in aynı adlı kitabından uyarlanan çocuk oyununun ismi biraz tuhaf gelse de konusu ve verdiği ders itibariyle anlamlanıyor.
Kasabanın tefecisi, kendi deyimiyle "Paracı", tüm borç verdiklerini usandırır. Tek düşündüğü şey paranın faizidir ve borcunu ödeyenlerin verdiği faiz her zaman çok azdır. Paracının karısının canı bir gün bal ister. Uşakları Şak Şak'ı çağırırlar ve Şak Şak'ı bal almak üzere pazara gönderirler.
Pazardaki bal satıcılarının üçünü de bezdiren Şak Şak cimri sahibi gibi davranarak para bile ödemeden bal alıp gider. Yolda rastladığı yaşlı nine, ona torununun çok hasta olduğunu, mutlaka bal alması gerektiğini ama hiç parası olmadığını söyler. Hasta torunu için birazcık bal isteyen nineye karşı dalga geçerek yanıt veren Şak Şak, en sonunda kadıncağızı bezdirir. Yaşlı nine oradan ayrılırken ilenmeyi unutmaz ve der ki, "Her kim bu baldan yerse pırt pırt pırtlasın".
Verdiği ders ve Aziz Nesin'in o eşsiz mizah anlayışıyla birlikte, oyun çok keyifli ve öğreticiydi...
İyi seyirler!

Devamını oku...
Yorum 0

Kral Çıplak

Eti Çocuk Tiyatrosu'nun profesyonel oyunu Kral Çıplak bu sene tüm Türkiye'de oynanmak üzere turnede. Turnenin İstanbul ayağında biz de oyunu izleme şansı bulduk. 
Hans Christian Andersen'in İmparatorun Giysileri adlı -okuyucular arasında daha çok "Kral Çıplak" ismiyle bilinen- kitabından uyarlama olan oyun, tek perde olmasından dolayı çocuklara sıkılmadan izleme şansı veriyor.
Giysileriyle takıntılı olan kral, halkını hiç düşünmez. Sadece istediği hep en güzel giysileri giymektir. Halk yoksulluk içindedir. Kralın yeni giysiler giymesinin sonucu halka ağır vergiler olarak geri dönmektedir. 
Doğum günü yaklaşan kral ne giymesi gerektiği konusunda kararsızdır. Kralın durumundan yararlanarak ülkeyi arka plandan yöneten yardımcısı ise onun mutlaka yeni bir giysi giymesi gerektiği konusunda kralı ikna eder, bunun karşılığında halktan 10 altın fazla vergi alınacaktır. Yardımcının giysi düşüncesi ise, normal bir tavuğu yolup kukuriku kuşu tüyleri olarak gösterip kralı kandırmaktır. 
Kral ise yeni giysiler peşinde olmasından dolayı ülkenin en ünlü terzilerini kendi için giysi dikmeye çağırır. O sırada ülkeyi gezen bir gezgin de tavuğu yardımcı tarafından çalınan köylü kız ile terzi kılığında saraya girer. Sonrası malum hikaye ve bir ders ile oyun biter.


Oyun gerek dekoru, gerek kostüm ve oyuncuları ile gayet başarılı ve profesyonel. Şarkılarla hikaye özetleniyor, çocuklar ve büyükler eğleniyor; eğlenirken de ders çıkarıyorlar.
Eti'yi böylesine güzel bir sosyal sorumluluk projesini gerçekleştirdiği için tebrik ediyorum. Yeni oyunları iple çekiyoruz.



Devamını oku...
Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Kayıt olmak için E-Posta adresinizi giriniz:

Son Yorumlar

Popüler Yayınlar

Fotoğrafım
Apple of her mum and dad's eye, Yonca came to the world after having 41 weeks and 1 day womb journey and made her beloved ones happy. She was very active inside, so she continues this habit by clapping her hands so many times. Anne ve babasının göz bebeği, şans meleği 41 hafta ve 1 günlük anne rahmi serüveninden sonra dünyaya gelerek sevenlerini sevindirmiştir. İçerideyken kıpır kıpır olan Yonca, dışarıda da bu kıpırtıları bol bol el çırparak göstermektedir.

İzleyiciler