Yorum 0

Bir Doğum Hikayesi

Bilim insanları her gün insan hayatı ve gizemine dair araştırmalar yaparken, biz normal insanlar hayatımıza sanki bunları biliyormuş gibi devam ederiz.
Doğum ve ölüm hayatın gerçeklerini insana güzel ve üzücü olarak anlatan iki olay aslında. Nasıl doğum doğal bir şeyse aslında ölüm de doğal. Fakat insan çok sevdiği birini kaybettiğinde aslında doğal olan bu durumun varlığını bile reddetmek istiyor.
Gelelim doğum hikayemize...
İnsanlar plan yaparken, Tanrı yukarından bakar ve gülümsermiş derler. Benim de planlarım vardı ve sanırım gülünç duruma düştüm ve bir anda karnımda bir bebeğin varlığıyla baş başa kaldım. Çocuk sahibi olmanın muhteşem ve aynı zamanda zor olduğunu biliyor olmak ve gelecek ile ilgili kaygılar dolayısıyla biraz şüpheci başladım bu serüvene. Sonrasında ise hormonlarım devreye girdi, durumu kabullendim ve hayatıma iki canlı olarak devam etmeye başladım.
Bebek beklediğimizin dördüncü ayı içinde anneme metastaz teşhisi konması ve terapilerin başlaması ile hamilelik sürecim bambaşka bir boyuta ulaştı. İkinci kez hamile kalmamın da verdiği rahatlık ve bilinçle beraber odak noktam bebekten farklı yerlerdeydi. Dördüncü ayın sonlarında doktorumun bir şüphesi ve test yaptırıp sonuç bekleme süreci harici çok fazla endişeli görünmediğimi söyleyebilirim.
Hamileler naz yapar, hamileler aşerir, hamileler ayrıcalıklara sahip olur gibi klişeler bana göre değildi sanırım ve hiçbir zaman da böyle olamadım. Pişman da olmadım, çünkü annem benden daha çok destek bekliyordu. Bebeğimin iyi olduğunu bilmek benim için yeterliydi, annemi ise iyi tutmak ve iyileşmesini sağlamaktı amacım.
Günler, haftalar, terapiler birbirini kovaladı ve doğum zamanı geldiğinde ben hormonlarımın da desteğiyle bebeğe odaklanmış buldum kendimi.
İnsan aslında ne kadar güçlü bir yaratık, bunu bir kez daha gördüm yaşadıklarımdan sonra. Doğuma giderken bile sanki normal bir gündü benim için. Bebeğim doğmadan önce onu ultrasonda hiç göremediğim için bir yandan da neye benzediğini çok merak ediyordum.
Doğum sırasında bebeğimi gördüm ve bir kez daha ilk görüşte aşk yaşamış oldum. Tatlı kuzum aynı ablasına benziyordu ve o kadar minik ve tatlıydı ki, gülümsemekten başka bir şey yapamazdım.
Bebeğimizin doğuşu hepimize farklı bir mutluluk getirdi, annemin rahatsızlığı bile sanki ikinci planda gibiydi. Yüzünün güldüğü nadir zamanlardan biri bebeği hastanede gördüğü gündü.
Bundan sonra kendimi daha az koşarken, daha çok bebekle uğraşırken ve tek derdi bebeğinin sağlığı ve beslenmesi olarak buldum. Bebek insanı yorarken aynı zamanda ruhunu da dinlendiriyormuş. Bunu da anlamış oldum.
5.ayın sonunda annemi kaybettik ve benim bebek sayesinde hayata geri dönüşüm kolaylaştı. Gerçekten de her şerde bir hayır varmış, bunu bir kez daha anladım.
Herkese sağlıklı günler dilerim.


Devamını oku...
posted under | 0 Comments
Yorum 0

Büyüklere Masallar

Hiç düşündünüz mü, masallar neden çocuklara anlatılıyor? Büyükler için de masallar olsa, biz de uyumadan once masal okuyup günün muhasebesini yapmadan uykuya dalsak, hayatın masallardan ibaret olduğunu düşünsek ve düş kursak...
Masallarda bizim için de çokça dersler var. Aklıma gelen birkaçını saymak istiyorum.
Mesela, masal olmasa da çok sevdiğim ve defalarca okuyup izlediğim Alice Harikalar Diyarında. Lewis Caroll'ın aslında büyükler için yazdığı kitap, basım öncesi okunup çocuk karakterinden dolayı çocuk kitabı olarak raflarda yerini bulduğu için kitap çocuklara hitap etmektedir. Bu kitaptan alınabilecek derslerden biri de zaman yönetimidir.
Büyükler için çok anlamlı, ama küçükler için çok ifade etmeyen bu ders, kitabın birçok yerinde karşımıza çıkar. Alice'in peşinden gittiği aceleci tavşan, hep geç kalma endişesindedir. Zaman yönetimi konusunda pek yetkin olmayan tavşan geç kaldığı için  Kraliçe tarafından cezalandırılmaktan korkar.
Keza Cindirella da peri annesinin sözünü dinlemeyip zaman yönetimi konusunda zayıf kalınca saat 00.00 olduğunda koşmaktan ve kaçmaktan başka çaresi kalmaz.
Sabır konusunda da Güzel ve Çirkin masalı bize ilham verebilir. Çirkin'in yaptıklarına sabreden Güzel, sonunda müfakatını alır.
Not almayı unutan, dolayısıyla davetli listesini eksik hazırlayan Uyuyan Güzel'in babası, sonunda kızının ve ülkesinin 100 yıllık uyumasına sebep olur. Halbuki daveti hazırlarken listenin üzerinden kontrolünü yapsaydı başına bunlar gelmeyecekti.
Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler'de prenseslerin bile günün sonunda ev temizlemek zorunda kalacakları hatırlatılır.
Hansel ve Gretel masalında uygulanan ve işe yaramış fikirler değiştirilirse aynı sonuç alınamayacağını öğreniriz.
Aklıma gelenler, sayamadıklarım bunlar. Sizlerin de varsa yorum kısmına ekleyerek bu yazıyı zenginleşmesini sağlayabilirsiniz.


Devamını oku...
Yorum 0

Kolay Diyenlere

Çocuk sahibi olmadan insan hayatının bu kadar değişeceğini tahmin edemiyor. Etrafında çocuk sahibi kişiler varsa, bunu seninle paylaşmış ve dile getirmiş olabilirler, ama hiçbir zaman başına gelmeden ne olduğunu anlayamazsın.
Evlilik için zor diyenler için görece olarak haklı olduklarını söyleyebilirim, ama çocuk konusunda bu geçerli değil.
Destek almadan çocuk sahibi olmak sırt çantasıyla dünyayı dolaşmak üzere çıkılan bir macera gibi...
Bebek dünyanın en tatlı şeyi olabilir, zorlukları bir gülümseme veya mis kokusuyla unutulabilir ama yine de bu sürecin kolay olduğunu söyleyemem.
Hamileyken var olan kaygılar, doğumla birlikte geçer; fakat bu seferki kaygılar çok daha farklıdır ve ağırdır. Bebekle 24 saat kesintisiz süren uğraşma, anneyi sinirsel ve bedensel olarak zayıflatır. Bu noktada devreye baba ve diğer destekçiler girmelidir, aksi takdirde annenin yıpranması kaçınılmaz olacaktır.
Bir çocuk sahibi olanlar çok zor olduğundan bahsederler, iki çocuk sahibi olanlar ise bir çocuk sahibi olmanın kolaylıklarından, daha once hiçbir şey yaşamadıklarından bahsederler. Bu böyle sürer gider.
Çocuk varsa zorluk vardır, çünkü orada bir gelecek, bir umut ve hayat vardır. Öyle hafife alınacak bir şey değildir çocuk. Sonuçta bizim de geleceğimizdir.

 
 
 
Devamını oku...
Yorum 0

Lezzetli Parmakların Öyküsü

Minik Yonca'nın parmak emme serüveni 3.5 aylıkken başlamıştı. Annesi ona uyku eğitimi verme niyetiyle Tracy Hogg'un yatır-kaldır metodunu uygularken Yonca sakinleşmek ve uykuya dalmak için parmaklarını keşfetmişti. Öncelikle sadece uykuya geçmek için kullanılan başparmak, daha sonraları ağladığında sakinleşmek ve çizgi film izlediğinde odaklanmak için kullanılmıştı.
Gel zaman git zaman, Yonca bu alışkanlıktan vazgeçmedi ve bazen de şiddetlenerek devam etti. Annesi bu sorun için bir zaman profesyonel yardım bile aldı. Yardımda başvurulan bir yöntem de Yonca'nın bu sorunu için annesinin kısa bir öykü yazıp onu okuması ve bu soruna bir çözüm bularak öyküsünü sonlandırmasıydı.
Kendi ayını kendin tasarla konseptiyle hazırlanan bir mağazada beğendiği ayıyı onunla birlikte almak çözüm olarak öyküde yazıldı ve bunun üzerine ayıcıkla macera başladı. Ayıcığa sarılarak uyusa da onun için parmakları daha çekiciydi ve istese bile parmak emmeyi başaramıyordu.
Yaşının büyümesiyle birlikte çevrenin de verdiği tepkiler "Ay ne tatlı, parmağını mı emiyor?" dan "Ama kocaman kız olmuşsun, hala parmak mı emiyorsun sen?"e gelmişken hepimiz aynı fikirdeydik.
Parmak emmeyi bırakmalıydı ama nasıl? Doktorumuz parmaklarını emerse ileride diş teli takması gerekeceğini ilettiğinde Yonca 6 yaşına basmak üzereydi. Bunun üzerine yumuşak bir oyuncak bulduk ve parmak emmek istediğinde onu sıkmasını sağladık. Bu da geçici bir çözüm olarak rafa kalkmıştı, tıpkı ayımız Pinkie gibi...
Ne yaparsa yapsın, ne kadar isterse istesin maalesef parmak emmeyi bırakamıyordu. Artık durumu gidişatına bırakmaya karar verdiğim noktada okuduğumuz bir kitaptaki soru onun fikrini değiştirdi.
Kitabımızın adı "Bil Bakalım Neden?". İnsanlarla, hayvanlarla, eski zamanla ilgili birçok sorunun yanıtının olduğu bir kitap bu. Benim de çok ilgimi çeken bilgilendirici bir kitap olmasından dolayı sık sık okuruz.
Bu kitabın bir sayfasında "Neden parmak emmeyi bırakmalıyız?" diye bir soru var. Bunun karşılığında da dişlerimizin ve damağımızın yapısının değişeceği ve dışa dönük çirkin dişlerimizin olacağı yazıyor. Bunu okuduktan sonra konuyu desteklemek amaçlı olarak Google'da arattığım parmak emenlerin dişi başlıklarıyla birçok diş yapısını gösterdim. Sanırım bu Yonca'nın ilgisini ve dikkatini çekti. Bundan bir hafta önce Charlie'nin Çikolata Fabrikası adlı filmi izlemiştik. Tim Burton'ın yönetmenliğini yaptığı filmde çocukların zaafları karşısında yüzyüze kaldıkları durumlar gösteriliyordu. Burada yer alan diş tellerine çene aparatı takan çocuk da Yonca'nın bu parmak emme macerasının sona yaklaşmasına yardımcı oldu.
Kitabı okuyup görsellere baktıktan sonra "Ben artık parmağımı emmeyeceğim anne!" diye kararını verdi. Bundan sonra ben bir kez daha onu uyarmadım ve parmaklarını emmeyi tamamen bırakmış oldu.
Her şeyin bir zamanı olduğunu anlamama yarayan bir olay daha oldu böylece hayatta. Biz bazen ne kadar istesek ve uğraşsak da bazı şeyler olması gereken zamanda gerçekleşiyor.



Devamını oku...
Yorum 0

Saklama Rehberi

                                          

Besinlerin kullanım ömrünü nasıl uzatabileceğinizi biliyor musunuz? Peki ya onları ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi? Eğer siz de benim gibiyseniz, birkaç temel gıda dışındaki hiçbir besin için net bir fikriniz olmadığına eminim. En basitinden, sizce elma ne kadar bir süre saklanabilir? Lezzetini, sertliğini ve tazeliğini yitirmemesi için ne yapmak gerekir? Oturup her besin maddesi için internette araştırma yapmanıza gerek yok: http://saklamarehberi.com, tüm bu bilgilere tek bir kaynaktan ulaşmanızı sağlıyor.



Türkiye’nin ilk ve en büyük derin dondurucu üreticisi olan Uğur Soğutma tarafından hazırlanan (ve tamamen ücretsiz şekilde kullanılabilen) sitede; hamur işleri, süt ürünleri, meyveler, sebzeler ve et ürünleri ile ilgili merak ettiğiniz her bilgi yer alıyor. İlk olarak, tüm bu besinlerin ideal kullanım sürelerinin ne olduğunu, daha sonra da bu kullanım süresini nasıl uzatabileceğinizi öğreniyorsunuz. Tahmin edebileceğiniz gibi, derin dondurucu kullanmak tüm gıda maddelerin daha uzun süre dayanmasını sağlıyor. Ancak, örneğin karidesi derin dondurucuda saklayabilir misiniz? Peki ya yazın aldığınız, lezzetli ve sulu bir karpuzu derin dondurucuya koyup, kışın yiyebilir misiniz? Tüm bu soruların ve çok daha fazlasının cevaplarını Saklama Rehberi web sitesinde kolayca bulabiliyorsunuz. Hepsi bu kadar değil: Sitenin “Alternatif Bilgiler” bölümünde, evde kolayca hazırlayabileceğiniz birbirinden lezzetli tarifler yer alıyor. Evde nasıl mocha yapabileceğimi, meyvelerin kararmasını nasıl önleyebileceğimi, hatta unsuz kekin nasıl yapılacağını bile öğrendim. Laf aramızda, kot pantolonların derin dondurucuda temizlenebileceğinin de haberdar oldum! (Kotu fırçaladıktan sonra bir poşete koyup derin dondurucuda 1 gün boyunca bekletiyorsunuz.  Şaşırtıcı, değil mi?)



Türkiye’nin ilk gıda saklama rehberi olan http://saklamarehberi.com, beni şaşırtacak ölçüde bir içeriğe sahip ve her birini okumaktan büyük keyif aldım. Eğer sizin de bir derin dondurucunuz varsa, bu siteyi muhakkak ziyaret etmelisiniz. Derin dondurucunuz yoksa bile gıdaları nasıl daha sağlıklı tüketebileceğinizi, ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi ve basit, pratik, lezzetli tarifler ile ipuçlarını Saklama Rehberi web sitesinden öğrenebilirsiniz.
Bir boomads advertorial içeriğidir.
Devamını oku...
Yorum 0

Grand Hyatt İstanbul’da 2018’e Unutulmaz Bir Başlangıç Yapın



Grand Hyatt İstanbul, bu yıl da hem noel hem yılbaşı için hazırladığı birbirinden güzel menülerle misafirlerini bekliyor.  Gas Brothers ve Utku Yurttaş yılbaşı yemeği süresince jazz, piano ve 70’lerden günümüze popüler müzikleri çalacaklar. Gece, Gas Brothers’ın perküsyon show’unun da yer aldığı performans ve after party ile devam edecek.

Noel Menüsü, Grand Hyatt İstanbul’da

Grand Hyatt’ın içinde bulunan 34 Restoran, içinde leziz hindinin de olduğu Noel Yemeği özel menüsü ile 24 Aralık Pazar günü aile kutlamaları ya da arkadaş buluşmaları için ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 24 Aralık akşam başlayan ziyafet 25 Aralık Pazartesi günü öğlen ve akşam da devam ediyor.  Kişi başı 218 TL olan menü için önceden rezervasyon gerekiyor.



Yılbaşı gala yemeği ve eğlencesi

Yeni yıla sevdikleriyle beraber güzel bir başlangıç yapmak isteyenleri 34 Restoran’ın deneyimli şeflerinin elinden çıkan geleneksel Türk ve Akdeniz mutfağının lezzetlerinden oluşan açık büfe bekliyor.

Gas Brothers ve Utku Yurttaş’ın yılbaşı yemeği süresince jazz, piano ve 70’lerden günümüze popüler müziklerin çalacağı gece, Dining salonunda Gas Brothers’ın performans sergileyeceği, perküsyon show’unda dahil olduğu after party ile devam edecek. Sabahın ilk ışıklarına kadar devam edecek after party, yılbaşı ücretine dahil.

34 Restoran’da, 31 Aralık Pazar günü saat 20:00’de başlayan ve gece yarısı 02:00’ye kadar sürecek olan yılbaşı gala yemeğinin kişi başı fiyatı limitsiz yerli alkol içecekler 518 TL, limitsiz yerli & yabancı içecekler dahil fiyatı ise 618 TL. Minik misafirler için de kişi başı fiyat 318 TL.





Keyifli geçen yılbaşı gecesinin ardından 1 Ocak Pazartesi günü saat 12.00-16:00 arasında 34 Restoran’daki brunch’ta arkadaşlarınızla, ailenizle, sevdiklerinizle yeni yılın ilk gününü kişi başı fiyatı 218 TL olan brunch ile keyifli bir şekilde geçirebilirsiniz. 


Bir boomads advertorial içeriğidir.
Devamını oku...
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Kayıt olmak için E-Posta adresinizi giriniz:

Son Yorumlar

Popüler Yayınlar

Fotoğrafım
Apple of her mum and dad's eye, Yonca came to the world after having 41 weeks and 1 day womb journey and made her beloved ones happy. She was very active inside, so she continues this habit by clapping her hands so many times. Anne ve babasının göz bebeği, şans meleği 41 hafta ve 1 günlük anne rahmi serüveninden sonra dünyaya gelerek sevenlerini sevindirmiştir. İçerideyken kıpır kıpır olan Yonca, dışarıda da bu kıpırtıları bol bol el çırparak göstermektedir.

İzleyiciler